Bölüm 19 : HARABE BEDEN

1K 64 10
                                    

Tıklanan kapı sesiyle yatağımda biraz dikleşerek sırtımı yatağın başlığına dayadım. Birkaç saniye sonra açılan kapıyla gözlerimin karesine düşen görüntü Barın olmuştu. "Bir şey mi oldu?" Dedim üzerimdeki battaniyeyi ayaklarımla üzerimden iteklerken. Bu havalarda en sevmediğim şey bir sıcak bir soğuk olmalarıydı.

Eli ensesine giderken odanın içine çevirdi gözlerini, "Yok." Dedi. Sonra gözlerimizi buluşturdu ve tekrar kaçırdı. Bunu utandığı için yapmıyordu, bunu söylemek istediği bir şeyi nasıl söyleyeceğini bilemediği için yapıyordu. "Ayakta mı bekleyeceksin?" Onu, biraz bana karşı cesaretlendirmek istedim. Aramız o kadar bozuktu ki sanırım iki yıl önceki Beren bu halimizi görse hıçkıra hıçkıra ağlardı.

Elini sonunda ensesinden çekerek dikildiği yerde durmayı bıraktı ve yatağımın ucuna geldi. Adımları o kadar temkinli atıyordu ki bir an küçük Beren gibi oturup ağlayasım geldi. "Oturabilirsin." Dedim ağlamamak için konuşarak. Çok duygusallaşmıştım bugün.

Dediğimi ikiletmeden yatağımın ucuna oturdu ve bana döndü. Hafif kızarık gözler... Saat gece yarısını geçmiş, ortalamıştı bile. Benim gibi uyumadığını belli etmek için kızarmıştı gözlerinin akı. Kahve hareleriyse çok sönüktü. Bitkin olduğu her halinden belliyken vücudu ise kambur duruyordu. Oysa Barın bana çok kızardı kambur durduğum zaman. Şimdiyse kendi duruyordu. Barın değişmişti.

"Dik dursana." Dedim ona bakarken. Yorgunca gülümsedi bana. "Duramam." Dedi. "Senin yanındayken sana istediğim gibi sarılamadıktan, seni öpemedikten sonra dik durmaya halim yok. Yüzsüzlük diyebilirsin ama yapamıyorum Beren. Sen üzüldükçe ben daha çok üzülüyorum ama bunu düzeltemiyorum. Zamanı geri sarıp senden hiç ayrılmamayı istiyorum ama yapamıyorum. Çıkmaz bir sokaktayım ve girerken kimse bana çıkış olmadığını söylemedi." Artık gülmüyordu.

Yatağın sırtıyla bedenimin temasını keserken elime yastığı alarak zorla da olsa yanına gittim.  "Bağdaş kursana." Dedim yastıkla hemen karşısında beklerken. Ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki şaşkın şaşkın baktı bana. "İstiyor musun gerçekten?"

Başımı olumlu anlamda sallayarak dediğimi yapmasını bekledim. Hala üstündeki şaşkınlığı atamadığından olsa gerek melül melül bana bakarken yanaklarını sıkmak istesem de durdurdum kendimi. "Vazgeçeceğim şimdi Barın." Kendine pek gelemese de usul usul salladı başını. "Yok geçme..." sesi o kadar kısık çıkmıştı ki gerçekten bu hali yüzünden ısıracaktım yanaklarını şimdi.

Yatağın ucunda bağdaş kurduğunda kucağına yastığımı koyarak ters bir şekilde uzandım. Ayaklarım yatak başlığına geliyordu, normalde ters yatmayı sevmezdim ama şu an bu daha önemliydi.

Barın'ın elleri başımı yastığa koyduğum anda saçlarımla buluşurken huzurla kapandı gözlerim. Bu hissi çok özlemiştim. Bu his, rahatlık ve huzur karışımı bir şeydi benim için.

Uzun zamandır özlemini çektiğim şeyler...

"Ne yaptınız orda? Gezdin mi hiç?" Dedim çoktan mayışmış sesimle konuşurken. Uykum yoksa bile saçlarımla oynanması uykumu getirirdi benim.

Nefesi derince içine çekme sesi geldi önce. Sonrasındaysa konuştu. "Gezdim ama gezmek için gezmedim. Sana bir sürü hediye almak için gezdim." Bensiz gezmemişti. Bana hediye almıştı.

Ben hediyelere bayılırdım.

"Nerde benim hediyelerim?" Mayışmışlığıma rağmen heyecandan dinç çıkan sesimle burnundan nefeslenir gibi güldü. Az önce bozuk olan moralinin yerine şimdi gülmesi beni de gülümsetmişti. Üzgün olmasına dayanamıyordum. "Hepsi odamda. Aslında... hat olaylarından haberim olmadığı için hepsini..." duraksadı ama tek duraksayan sesi değil, elleri de olmuştu. Konuşmadı bir süre. Bende zorlamadım. Sanırım yanlış bir konuyu açmıştım.

BERENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin