Bölüm 20: KARAKOL KORİDORU

920 66 11
                                    

"Üçümüz sığabilecek miyiz bu yatağa?" Dedim ellerimi belime yerleştirirken. Kafamı hafif omzuma yatırıp yatağıma bakamaya devam ettim. Baran'ın uyku sorunu için beraber uyuyacaktık ama ufak bir sorunumuz vardı.

Barın'da benle uyumak istiyordu.

Mükemmel bir insan olarak olası bir tartışmayı önlemek için hemen beraber uyuma fikrini ortaya attığımda sığıp sığamayacağımızı hiç hesaplamamıştım. "Sığamayız. O yüzden Barın si..." cümlesini tamamlayamadan ışık hızında Baran'a dönerken kötü kötü baktım ona. Küfür kullanılmasından hoşlanmıyordum ve bunlar da bunu gayet iyi biliyordu.

Göz göze geldiğimiz zaman sahte bir öksürük ardından elini Barın'ın omzuna attı ve ona ters bir şekilde kibar kibar konuştu. "Yani canım kardeşim sen odana git uykun vardır."

Hafif bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. "Bir insanın ağzında kibarlık bu kadar mı eğreti durur?" Barın da bana katılarak güldüğünde Baran bize kötü kötü baktı. "Küfür etmemi mi tercih edersin? He istersen eğer bu si-"

"Baran!"

"Kes lan!"

Aynı anda Baran'a bağırmamızla sesini kesmişti. "Neyse." Dedim bakışlarımı yan yana ayakta dikildiğimiz ikiliden çekerek. "Bu gece uyumadan önce bir şeyler konuşmamız lazım."

"Ne gibi?" Dedi Barın.

Omuz silkerek odanın kapısına doğru yürüdüm. Tam kapının yanına geldiğimdeyse, yatağımın başında ayakta duran eksik dördüzlerime döndüm. "Şu odadan bir çıkalım salona inelim öyle konuşuruz." İkiside beni ikiletmeden yanıma gelip kapıdan çıktıklarında bende takıldım peşlerine. Sanırım ciddi bir şey konuşacağımızı anlamışlardı çünkü yüz ifadeleri biraz daha sertleşmişti.

Salona indiğimizde ortalıkta görünür kimsenin olmaması beni işkillendirirken dayanamadığım için sordum onlara. "Nerde kalan ahali?" Sabahtan beri kimseyi görmemiştim. Sabah zaten Baran'la beraber dışardaydık ama eve geldiğimizden beri kimseyle karşılaşmamıştım.

"Bilmiyorum ki bende." Dedi ve oturduğu koltuğa yayıldı Baran. Eve geldiğimizden beri enerjisi daha yüksekti. Bu da beni biraz daha iyi hissettirmişti.

"Sen bizle ne konuşacaktın onu söyle bakalım." Barın oturmak yerine koltuğun sırt kısmına yaslanmayı tercih etmişti. "Beran önceden ortadan kaybolmazdı böyle, yurtdışındayken mi yapmaya başladı?"

Ben üç haftadır ne kadar stresliysem onlarda benden farksız olarak bir o kadar stresliydi. Ömer'le dışarı çıkmamız, Tuna'nın beni eğlendirme çabalarının temelinin en altında yatan sebepte buydu zaten. Gerçi Tuna bunu anladığımı bildiği için beraber her şeyi görmezden gelip evcilik oynuyorduk bir nevi.

"Hayır. Ortadan kaybolmadı zaten kestanem. Sadece biraz uzaklaşmak istedi." İçim hiç rahat değildi ama benim.

"Onu döveceğim. Daha aramız düzelmemişken böyle yaptığı için onu gerçekten döveceğim." Çok sinirliydim ona karşı. Öfke, sinir, kırgınlık, kızgınlık, özlem...

"Ne zaman dönecek okul açılıyor? Bugünü saymazsak altı gün kaldı ama hala ortalıkta yok." Dedim bir umut yine bir şeyler kaçırırlar ağzından diye.

Güldü Barın. "Beran'ın okula ihtiyacı mı var pamuğum? Adam okula sadece senin için gidiyordu zaten." Oflayarak kollarımı göğsümde birleştirdim. "Sizde şu an sinirimi bozuyorsunuz haberiniz olsun."

Hepsine küskün bakışlar gönderirken Baran güldü bu halime. Bu beni daha da sinirlendirmişti. "Komik mi Baran!" Gülmesi anında solup kafasını iki yana salladığında çalan telefonla Barın'a döndük. Telefonu açıp kulağına götürdüğünde kim olduğunu çözmeye çalışıyordum.

BERENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin