~30~

461 53 24
                                    

 Gergin adımlarla eve yaklaşıyordum ama bunun beni yavaşlatmasına izin vermedim. Zamanla yarışıyorduk ve her saniye o çocuğun ölümü demekti. Sonunda kapının karşısına geçtiğimde kapıyı çaldım. Kimse açmayınca daha sert vurup seslendim. "Potter! Konuşmamız gerekiyor?" Büyük ihtimalle içerde büyük bir karmaşa oluşmuştu ve çocukları için korkmuşlardı. "Potter karın ve çocuğunun hayatı için konuşmalıyız! Her şey için geç olmadan. Ölmelerini istemiyorsan aşağı in!" Kaşlarımı çattım. Çok mu tehditkar durmuştu acaba. Her neyse canım.

 Kapı sertçe açıldığında ve asası anında boynumu bulduğunda fazlasıyla tepkisizdim. Boş gözlerle önce asaya sonra yüzüne baktım. "Ne işin var senin burada!? Nasıl buldun!?" Derin bir nefes aldım ve boynumdaki asayı göz ardı ettim. "Tamam daha rahat olacaksan böyle konuşabiliriz. Ama acilen buradan gitmeniz gerekiyor. Yeriniz ifşa oldu. Lord işi tamamlamak için an kolluyor. Aileni de alıp gitmelisin, hem de çabuk!" 

 Yüzünden kafasının karıştığını görebiliyordum. "Sana neden inanayım?" Sinirle güldüm. "Aptal kötü bir niyetim olsa gidin mi derim!? Zaten yeriniz belli neden uğraşayım!" Biraz mantıklı bulsa da doğar olarak bana güveni yoktu. "Nasıl ifşa olabilir yerimiz kimse bilmiyor bile?" Göz devirdim. "Kim biliyorsa ondan şüphelenmeye ne dersin bay aptal." Hızla kafasını olumsuz anlamda salladı ve asayı boynuma daha da geçirdi. Kesik bir nefes aldım ama müdahale etmedim. "Yalan söylüyorsun Peter bize ihanet etmez! Senin saçma sözlerine inanmamı mı bekliyorsun."

 Alayla güldüm ve gözlerimi gözlerine diktim. "O zaman nereden öğrendim adresi Potter. Hadi o küçük zekanı kullan ve bana cevap ver." Onu daha da sinirlendiriyordum. Amacım bu değildi ama kendime engel olamıyordum. "Sinirimi bozuyorsun Lestrange!" 

 "Tamam inanmak istemiyorsun kısa bir süreliğine zihnime girmene izin vereceğim. O anıyı göreceksin. Ondan sonrası artık beni ilgilendirmez. Ben uyardım ölmek ya da ölmemek senin sorunun." Gözlerini kısarak baktı bana ve kısaca inceledi. "Neden böyle bir şey yapıyorsun? Bizden nefret edersin. Kan hainlerinden, muggle doğumlulardan. Şimdi neden kurtarmaya çalışıyorsun?"

 "Hala senden ve bulanık karından nefret ediyorum." Asayı yine sertçe boynuma yasladı. "Onun hakkında böyle konuşamazsın!" Yine göz devirdim. "Ama bunun bedelinin küçük bir bebeğe kesilmesine de göz yumamam. Bebekler masumdur Potter. Ve her zaman benim için kırmızı çizgim olacak. Şİmdi şu lanet olası şeyi yapacak mısın, yoksa ben siktirip gideyim mi?"

 Sonunda az da olsa onu tatmin edebildiğinde cevaplarım asasını biraz geri çekti. "Yapacağım. Konu ailem çünkü. Ve sana güvenmemin tek yolu da bu." Kafamı salladım ve bir adım geri çekilip bekledim. Sonunda zihnime girdiğini ve anılarım içinde dolaştığını hissettim. Onu ilgilendiği kısma yönlendirdim ve bazı anılarımı gizlemek için büyük bir çaba harcıyordum. Özellikle de hortkuluklar ile alakalı olanları.

 Sonunda zihnimden çıktığında yüzüne baktım. Usulca asasını indirdi ve kapıya yaslandı. Yüzünde üzgün bir ifade vardı ve tabi ki şaşkınlık. "Üzülmeye ya da şaşırmaya vakit yok Potter acele edin. Her an gelebilir en azından çabama değsin ve ölmemeye çalışın." Küçük bir gülümseme gönderdim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım. "Meissa... teşekkür ederim." Kafamı yana çevirip ona küçük bir bakış attım ve kafamı salladım. Sonra yürümeye devam ettim ve bahçe kapısından çıkar çıkmaz cisimlendim. 

 Arkamda kafası fazlasıyla karışık bir aile bıraktım. Eşi ve çocuğu için endişeli bir baba bıraktım. Korkulu bir anne bıraktım. Ve en önemlisi kurtulmasını umduğum küçük bir bebek bıraktım. Harry, Harry Potter.

-----

 Eve geldiğimden beri stresliydim. Regulus iyi olduğumu gördüğünde sıkıca sarılmış ve konuşup durmuştu. Merlin aşkına! Neyse ki sonunda evine dönmüştü. Şu an Rabastan'ın kollarında uzanıyordum. O da gerginliğim farkındaydı ve kafamı dağıtmaya çalışıyordu. Kafamı hafifçe kaldırıp gözlerine baktım. Ona yalan söylemek beni huzursuz ediyordu. Uzun süre baktığımda gülümsedi ve konuşmayı bıraktı. Elini yanağıma koydu ve usulca okşamaya başladı. Alnıma uzun bir öpücük kondurdu. "Ne oldu? Neden öyle uzun uzun bakıyorsun?" dedi çarpık gülümsemesiyle.

Meissa Black/ MaraudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin