Sonunda bizimkilerden biraz olsun uzaklaşabilmiştim. Bahçede ağacın altında kitap okuyordum. Kaç gündür kendimle yalnız kalamamıştım. Adım sesleri duyunca kafamı kaldırmadan bir elimi asama attım. Bana yaklaştığını hissettiğimde hızla asayı ona doğrulttum. Kafamı kitaptan kaldırdığımda kaşlarım çatıldı.
"Ne işin var burada?" Sirius omuz silkti ve asamı eliyle indirdi. "Sakin ol sadece konuşmak istiyorum. Yaklaşık 2 haftadır bir türlü denk gelemedik." Göz devirip alayla güldüm. "Konuşmak istesem konuşurdum zaten demek ki umurumda değil." Kafasını omzuna yatırıp beni inceledi. "Böyle konuşma Meissa. Annemler gibi davranıyorsun."
Kaşlarımı kaldırıp baktım ona. "Ben hep böyleydim Sirius. Ben bir Black'im. Olması gerektiği gibi davranıyorum." "Saçmalıyorsun bende bir Black'im. Ama öyle davranmı-" Sertçe susturdum onu. "Kes sesini! Beni kendinle sakın kıyaslama. Anladın mı beni? Ben soyadıma yaraşır şekilde davranıyorum ve sen artık bir Black değilsin." Gözleri hayretle açıldı. Bana şok içinde bakıyordu resmen.
"Seni tanıyamıyorum Meissa. Anlayamıyorum seni, sen beni dışlamayan tek ailemdin." Yutkundum ondan kaçırdığım gözlerimi tekrar gözlerine sabitledim. "Merlin aşkına ne bekliyordun ki? Seni her şeye rağmen savunmaya çalıştım ama sen bunu imkansız kılmak için elinden geleni yaptın Sirius! Son yaptığın son damlaydı bitti her şey. Sen bitirdin. Sen artık bir kanı bozuksun. Ailene ihanet ettin. Bana ihanet ettin Sirius. Yüzümü kara çıkardın."
Anlayamıyormuş gibi bakıyordu bana. "Bu dediklerinin hepsini bir sürü kişiden duydum ve siklemedim ama sen bana bunları nasıl söylersin." Yutkunup gözlerini kaçırdı. Gözleri dolmuştu. "Sen... kahretsin! Galiba bu biraz koydu." Yumruklarımı sıktım. Benimde gözlerim dolacaktı ama kendimi sıktım. Başımı dikleştirdim. "Bunlar gerçekler Sirius. En kısa sürede yüzleşsen iyi edersin!"
Eşyalarımı topladım ve ayaklandım. O hala sanki donmuş gibi aynı noktaya bakıyordu. Sonra başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Yüzümde sabit tutmaya çalıştığım sert bakışlarım vardı. Sanki ona acıyormuş gibi süzdüm. "Umarım tercihinden pişman olmazsın Sirius." Buruk bir gülümseme yayıldı dudaklarına. "Emin ol pişman olmayacağım. Çünkü ben doğru yoldayım senin aksine Meissa."
Sözlerini umursamadım. "Göreceğiz bakalım." Topuklarım üzerinde arkaya döndüm ve onu arkamda bırakıp yürümeye başladım. Bu onu ilk arkamda bırakışım değildi. O yüzden kendimden emin ve sert adımlarla uzaklaştım ondan. Onu ilk o odadan çıktığımda arkada bırakmıştım bu yüzden hiç zorlanmamıştım.
-----
"Meissa iyi görünmüyorsun sorun ne?" Rabastan'ın sesini duyduğumda bakışlarımı ona çevirdim. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. "İyiyim, sorun yok merak etme. Sadece dalmışım öyle." Kaşlarını kaldırıp baktı. "Emin misin?" Ah beni iyi tanımasından gerçekten nefret ediyorum. Diğerlerine baktı ve sonra tekrar bana döndü bakışları. "Biz biraz hava alacağız." Kolumdan tutup kaldırdı beni. "Yasak saati yaklaşmak üzere çok geç kalmayın." dedi Severus. Kafasıyla gelişigüzel onayladı ve yürümeye başladık.
Astronomi kulesine geldiğimizde kolumu bıraktı ve yere oturdu. Yanına oturmam için bakışlarını bana çevirdi. Bende yavaş adımlarla yanına ilerleyip oturdum. Bakışlarını üzerimden çekmiyordu. "Ne bakıyorsun Rabastan!" Bayık gözlerle baktı bana. "Konuşmanı bekliyorum kızım hadisene."
"Bir şey olmadığını söylediğimi sanıyordum. Hadi gidelim." Ayaklanacakken kolumu tuttu yine ve yerime oturttu. "Oradan salak gibi mi duruyorum kızım. Dökül hadi." Derin bir nefes alıp dizlerimi kendime çektim. "Bugün Sirius ile konuştum. Yanıma geldi." Kaşlarını çatarak baktı. "Ne ara geldi lan. Sırf yanına gelmesin diye yanından ayrılmıyorum." Hayretle baktım ona. "Manyak mısın oğlum sen?" Omuz silkti. "Konuşunca böyle olacağını biliyorum çünkü seni kötü görmektense konuşmamanızı tercih ederim açıkçası." Güldüm. "Her neyse ne konuştunuz."
"Aslında tam bir konuşma değildi. O konuşmak istedi ama ben pek izin vermedim. Sert çıkışınca da işte birkaç laftan sonra gittim. Ama ağır konuştum bir tık galiba gözleri doldu." Rabastan göz devirdi ve beni kolları arasına aldı. "Sadece doğruları söylediğine eminim. Hem takma kafana. O onun tercihi. Tanıdığım biraz deli bir kız hep 'Tercihlerimiz bizi olduğumuz yerlere getirir' derdi."
Karnına dirsek attım. "Ben mi deliyim? Hah!" Acıyla yüzünü buruşturdu. "Karnımdan ne istiyorsun hain kadın. Hayır çok dokunmak istiyorsan söylemen yeter vurmana gerek yok yani." Çapkınca göz kırptı. Göz devirip güldüm. "Salaksın oğlum sen harbi bak." Yanaklarımı sıktı. "Heh böyle işte gül kızım biraz. Surat asınca çok çirkin oluyorsun."
Kollarından çıktım. "Öyle mi? Bak şimdi yiyeceksin yumruğu!" Gülerek ellerini kaldırdı. "Tamam tamam sakin ol kızım. Teslim oluyorum lütfen bana zarar verme." Koluna vurup ayaklandım. "Hadi gidelim yasak saati başlayacak birazdan." Elimi uzattım tutması için. Elimi tuttu ve onu çektim. "Ahh gerizekalı tüm ağırlığını niye veriyorsun. Kolum çıktı sandım."
Kolunu omzuma atıp saçlarımı karıştırdı. "Oyy kıyamam takardık yavrum bir şey olmaz." Göz devirip eline vurdum bu seferde. "Neyim ben oyuncak bebek mi salak." Sırıttı ve kolunu omzumdan çekmeden yürümeye başladı. "Bebek gibi kızsın şimdi." Tiksinircesine baktım ona. "Ah Merlin kusacağım galiba." Onun da yüzü buruştu. "Galiba bende." "Bunu bir daha sakın yapma." Kafasını hızla salladı. "Asla!" Yolun geri kalanında sessizce yürüdük. Binaya girdiğimizde 'iyi geceler' dedikten sonra odalarımıza dağıldık.
Odaya girdiğimde gözlerim Holly ve Mary'e takıldı. Gülümseyerek baktım onlara. Holly Mary'nin yatağında yatıyordu. Elinde kitabıyla uyuya kalmıştı anlaşılan. Mary'de ona sarılarak uyumuştu. Holly normalde bu kadar erken uyumazdı ama Mary ile uyuduğunda hemen uyurdu. Anlaşılan yine ona kitap okumuştu. Bazı geceler Mary uyuyamazdı ve ya ben ya da Holly ona kitap okurduk. Böylece daha hızlı uyurdu.
Amycus ise bir dergi okuyordu yatağında. Onu rahatsız etmeden masaya ilerledim ve oturdum. Sihirle kilitlediğim günlüğümü açıp bir şeyler yazmaya başladım. Bu kesinlikle beni rahatlatan şeylerden biriydi. Hislerimi özgürce sayfalara dökmek. Biraz yazdıktan sonra Amy ayaklandı. "Ben yatıyorum iyi geceler." Ona baktım ve gülümsedim. "İyi geceler bende birazdan yatarım zaten." Kafasını salladı ve yatağına yerleşti.
Bir süre daha yazdıktan sonra günlüğü kapattım ve sihirli sözleri fısıldadım. Günlüğü bavuluma yerleştirip üzerimi değiştirdim. Kendimi yatağa attığımda bugün kendimi yorgun hissediyordum. Zaten kısa sürede uyuya kalmışım.
-----
Bahçede otururken gözüm el ele olan Potter ve Evans'a kaydı. Hayretle baktım. Evan da fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı. "Potter sonunda Evans'ı kapmış." Severus'un bakışları o tarafa döndüğünde yüzünde gözle görülür bir sinir vardı. Sinirlenmesi saçma gelmişti. Elbette arkadaşımın tarafındaydım ama bu biraz da onun suçuydu. Kendi elleriyle uzaklaştırmıştı kızı. Ha buna da üzüldüğümü söyleyemeyeceğim. Bir bulanıktan uzak durmasını isterdim.
Alector Severus'un omzuna vurdu. "Takma dostum zaten bulanığın tekiydi. Siktir et önemli bir şey değil." Severus umursamaz yüzünü takındı. "Umurumda değil zaten. Artık ona karşı bir şey hissetmiyorum." Diğerleri inanmış olsada ben kesinlikle inanmıyordum. Ondan vazgeçememişti. Ona kızıyordum ama kalbine söz geçiremezdim ya. En azından artık ondan uzaktı bu da gayet yeterli. Geçen sene olan bir kavgada Evans'a bulanık demesiyle araları baya açılmıştı. Sonra yavaş yavaş komple koptular zaten.
Eh bu da Potter'a şans kazandırmıştı tabi. Ne kadar sevmesemde aşkına inanıyordum. Senelerce kızın peşinde koştu. Aman her neyse banane. Potter ile göz göze geldiğimizde kaşlarını çatarak baktı bana. Birbirimizden pek hoşlandığımız söylenemezdi anlaşıldığı gibi. Bende ona duygusuz düz bakışlarımı attım. En sonunda pes etmiş olacak ki bakışlarını yanındaki Evans'a çevirdi. Bende göz devirip bizimkilere döndüm.
*****
Meissa ve Sirius beni çok üzüyor yaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meissa Black/ Marauders
Fanfic*Karanlık taraftan okumak isterseniz gelin gelinn* Sirius'un evden kaçışından sonrasını ikiz kardeşi Meissa Black'in gözünden okumak ister misiniz? O zaman hadi gelinn "Bu saatten sonra Black ailesi ile hiçbir bağı kalmamıştır o kanı bozuğun sakın...