14. Bölüm 🔪

134 6 71
                                    

Havanın soğukluğu vücudumun her bir noktasını titretirken elimle birlikte silahım da titriyordu. Saçlarıma hafif hafif kar taneleri düşmeye başlamıştı.

En önde ormanda yürümeye başlasam da zamanla ekip beni arkasına almıştı, anlaşılan daha yaram iyileşmemişken yeni bir yara almamı istemiyorlardı.

En önde Deniz, hemen yanında Yasmin, onların arkasında olduğu için sürekli iç çeken Ateş, onun arkasında nadiren gördüğüm ciddi ifadesiyle Doruk, hemen arkasında ise ben ve Bekir vardık. Arkamızda da ek destek olarak gönderilen ve ifadesiz yüzleriyle yürüyen polisler.

Hepimiz kulaklarımızı dört açmış, en ufak bir seste o noktaya yoğunlaşıyorduk fakat çıt çıkmıyordu. Belki yağan kar taneleri sesi yutmaya başlamıştı, belki katil nefes bile almıyordu.

Yağan kar taneleri hızlanırken tipiye çevirmeye başlamıştı ve sert rüzgar karnımdaki yaramı sızlatıyordu. Ağzımdan bir nida kopmaması için çaba verirken yüzümü buruşturdum ve silahımı daha sıkı tuttum.

''İyi olduğuna emin misin?'' dedi Bekir. ''Buradan acı çekiyor gibi görünüyorsun.'' o kadar kısık sesle söylemişti ki duyup duymadığımdan şüphe etmiştim.

''İyiyim, sorun yok.'' dedim ben de onun gibi kısık sesle. Arkadaki polisler seslerimize dikkat kesildiklerinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve adımlarımı hızlandırıp önümüzdeki Doruk'a yetiştim.

Ormanın neredeyse ortasına varmıştık ve tipi hızını yavaş yavaş kestiği sırada adımlarımızı hızlandırdık. Hala tek bir ses bile çıkmaması canımı sıkıyordu. Sessizlik kulaklarımı acıtacak kadar yoğundu.

Bakışlarımı en öndeki Deniz ve Yasmin'de gezdirdim. Adımlarını aynı saniye belki de aynı salise atacak kadar uyumlu ilerliyorlardı. İkisinin de yüzünde tek bir ifade yoktu, kendilerini katili bulmaya adamış gibiydiler.

Bakışlarım Ateş'e döndüğünde Deniz'e olan öfkeli bakışları gözümden kaçmıyordu fakat benimle göz göze geldiği an bakışlarını yumuşatıyor ve gülümsüyordu. Samimi olup olmadığını ise ormanı aydınlatan fenerlerimizin ışığından pek anlayamıyordum.

Bakışlarım hemen önümdeki Doruk'a kaydığında birkaç çatırtı sesi duyduk. Kaşlarım çatılırken adımlarımı yavaşlattım ve sesin geldiği yönü tespit etmeye çalıştım.

''Soldan geldi değil mi?'' dedim sessizce. Başlarıyla onayladıklarında Deniz sorgulayıcı bakışlarını yerde gezdirdi, anlaşılan emin olmaya çalışıyordu. En son da o da başını aşağı yukarı salladığında sol tarafa doğru ilerlemeye başladık. Heyecandan ellerim terlemeye başlamıştı, ona yaklaştığımızı hissediyordum. Silahı diğer elime alıp sağ elimdeki teri tişörtüme sildim.

Kar, adımlarımızın sesini yutarken yeri beyazlatmaya çoktan başlamıştı. Yüzümü gökyüzüne kaldırdığım sırada birkaç kar tanesi nazikçe yüzüme çarptı ve gülümsedim.

Adımlarımı hızlandırıp ekibe yetiştiğim sırada sessiz iç çekişler kulağıma dolmaya başladı. Başlarımı ekiptekilerde gezdirip onların da duyup duymadığını anlamaya çalıştım. Duymuş olacaklar ki Deniz kaşlarını çatarak zaten hızlı olan büyük adımlarını daha da hızlandırdı ve ona yetişmekte zorlandım.

Kalp atışlarım giderek hızlanıyordu, alnımda terler birikse de yağan kar taneleri alnımı soğutuyordu. Buz gibi havanın içinde yüzüm ateş içindeydi. Heyecan ve hırs, içimi kavuruyordu.

Deniz hızlı adımlarını bir anda durdurdu ve çalılığın arkasına saklandı. Göğsü Deniz'in sırtına çarpan Ateş dişlerinin arasından ''Yavaş!'' diye söylense de Deniz duymazdan geldi. Biz de onun arkasından çalılığa saklandık.

Kanlı SokaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin