Pamir
Zihnimin içindeki karadelikten nefret ediyordum.
Bir sabah kalkıp olanları sorguluyorum. Sonunda kendine geldi diyorlar, anlamıyorum. Aynı şeyi kaç kere soracak diyorlar, anlamıyorum. Kazadan sonra kendimi anlayamıyordum.
Bazen her şey kocaman bir boşluk, anılarımı alıp yutan bir karadelikti. Bazen her şeye ciddiyetle yaklaştığım bir sabaha, bazense hiçbir şeyin umurumda olmadığı ve kendimi tanıyamadığım bir sabaha doğuyordu Güneş.
Her şeyden öte, o kadar farklı ruh halleri içindeydim ki, kendimi öyle dengesiz hissediyordum ki bu kendimden nefret etmeme neden oluyordu. İşimi yapamıyordum, davayı geçtim kendimi bile takip edemiyordum ve bu içimde kendime karşı büyük bir öfke doğmasına neden oluyordu.
Efsun ne haldeydi? Hangi ruh hali içindeydim? Artık hemşirelere bir şey sormaktan vazgeçtim çünkü sürekli aynı şeyleri sorduğumu söylüyorlar, cevap vermekten bıkıyorlardı. Onlara hak veriyordum çünkü ben bile kendimden bıkmışken, diğer insanların bıkmaması garip olurdu.
Artık her şeyi kafamın içinde sorguluyordum ama kafamın içindeki o karadelik her şeyi yutmuştu ve bana yanıt vermiyordu. Kaç gündür hastanedeydim onu bile bilmiyordum. Artık nefes almak bile bedenime büyük bir yük gibiydi.
Sorgulamamın bir anlamı da yoktu belki, sonuçta yine unutacaktım ve zihnimin içindeki karadelik tüm öğrendiklerimi ve kafama zorlukla oturttuğum gerçekleri yutacaktı. Hayatımdaki kimseyi hatırlamıyordum, sanki hiç tanışmamışız ve hayatıma girmemiş gibilerdi. Rehberimdeki insanlara bakıyordum, herkesi mevkileriyle veya soy adlarıyla kaydetmiştim. Bir kişi dışında.
Efsun, yazıyordu. Belki diğer insanlara normal gelebilirdi fakat rehberimdeki kimseyle adıyla kaydedecek kadar bile samimiyet kurmamıştım. O kız dışında.
Şimdiyse kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Koluma bağlı serum hareketlerimi kısıtlasa da adının üzerine tıkladım ve o kızı aradım. Unutacaktım, biliyordum. Hep olduğu gibi yine unutacaktım ama bir an bile olsa birini hatırlamak ve tanımak istiyordum. Hemşireler ve doktorlar dışında başka insanlarla konuşmak istiyordum. Samimiyete muhtaçtım sanki, ruhum tanıdığım biriyle konuşmaya açtı adeta.
Çaldı, çaldı, çaldı. Bir kere daha aradım. Açan olmadı.
Pes etmedim, onu rahatsız etme olasılığına rağmen aramaya devam edecektim çünkü zaten unutacaktım, kaybedecek bir şeyim yoktu.
Dördüncü aramada pes ettim ve serumumu değiştiren hemşireye döndüm. Bir şey sormayayım diye artık yüzüme bile bakmaz olmuşlardı.
''Ne zaman bitecek bütün bunlar?'' diye sordum sadece. İçimden gelen ve umudumun tükenmesine belki de yeşermesine neden olan o soruyu sordum.
''Neden soruyorsunuz? Unutacaksınız zaten.''
Acıyla gülümsediğim sürede hemşire kahverengi gözlerini ela gözlerime çevirdi ve gözlerimdeki hareleri uzun uzun izledi. ''Hatırlıyor musunuz her şeyi?''
Ben de bir süre hemşirenin gözlerini izledim ve başımı omzuma yatırıp tekrarladım. ''Ne zaman bitecek bu cehennem?''
Hemşire önüne döndü ve yeni değiştirdiği serumu ayarlayıp kapıya yöneldiği sırada her hareketini izliyordum. Kapıdan çıkmak üzereyken bana döndü. ''İki hafta daha dayanın savcım, bir de her gün kapınıza gelen o kızla konuşun, sizin için endişeleniyor. ''
Kaşlarımı kaldırdım. ''Hiç görmedim, adını biliyor musunuz?''
Genelde doktorlar dengesiz ruh hallerimden dolayı beni uyuşturuyorlardı bu yüzden tüm günüm uyuyarak geçiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Sokaklar
Action"Yıllardır polis teşkilatı olarak peşindeydik. Her işlediği suçta, her kurbanında, medyaya onun yüzünden yansıyan her haberde bir nefes kadar yakınındaydık. Bir şeytan gibi içimize sızmıştı. Bu profesyonel suçlunun kendime en yakın gördüğüm insanlar...