23. Bölüm 🔪

114 6 102
                                    

Hepimiz emniyetten çıkmadan önce müdüre gidip davadan çekilmek istediğimizi söylemiştik. Müdür başta çok tepki göstermiş, küplere binmişti. Liderin içimizde olduğunu söyleyince ise hepimizi yavaş ve dikkatli bir şekilde süzmüş, en sonunda davadan çekilmemizi kabul etmişti.

Kafamı kurcalayan şey ise Deniz dışında herkesin davadan çekilmek için oy vermiş olmasıydı. Oy vermeyen sadece Deniz'di ve kendisinden şüphelenilmesi için bunu bilerek yapmıştı.

Aklımın almadığı noktalardan biri de buydu. Deniz, hayatını geçmişini -Poyraz'ı- öldürmeye çalışarak geçirmişti. Hep duygusuz, egoist, bencil biri olmaya çabalamıştı çünkü bu Poyraz'ın tam zıddıydı. Hayatı böyle biri olmaya çalışmakla geçmişti, kimseyi sevmemeyi öğrenmişti. Kimseye inanmamayı, kimseye güvenmemeyi ve kendinden başkasını sevmemeyi. Ama atladığı bir şey vardı, Deniz başkalarından uzak kalıp onları sevmemeye çalışırken kendini de sevmemişti.

Yaklaşık iki saat önce ise birine aşık olduğunu söylemişti. Onun için imkansızdı; birini sevmek, inanmak, güvenmek, değer vermek, korumak. Deniz bugüne kadar kimseyi başkasından koruyacak kadar çok sevmemiş, değer vermemişti. Şimdi ise Yasmin'e aşıktı, onu seviyordu, değer veriyordu ve koruyordu. Onu, kendisinin önüne koyuyordu. Ondan şüphelenilmemesi için insanların kendinden şüphelenmesini sağlamaya çalışıyordu ama Yasmin'den en çok şüphelenen yine Deniz'di, biliyordum.

Aşka inanmayan Deniz, aşık olmuştu ve bu dünyanın en imkansız ama bir o kadar da en güzel olayıydı. Yasmin'den bahsederken yüzündeki tebessüm, gözlerindeki heyecan görülmeye değerdi.

O halini hatırlayınca yüzümde belli belirsiz oluştu fakat zihnime bıçaklar saplayan o soru gülüşümün solmasına neden oldu.

Örgüt lideri kimdi?

Bu sorunun yanıtı benim ruhumu içine alıp yutacaktı, biliyordum ama bu eninde sonunda gerçekleşecekti, ne kadar çabuk öğrenirsem o kadar iyiydi.

Kimden şüphelensem kendime kızıyordum, yıllardır birlikte çalıştığım ve hayatımın büyük bir parçası olan insanlardan şüphelendiğim için kendimden nefret ediyordum ama gerçekler yüzüme tokat gibi çarpıyordu. Örgüt liderine bunca zaman ailemden birisi demiştim, bu düşünce bile canımı hiç olmadığı kadar çok yakıyordu.

Deniz Yasmin'den şüphelendiğini söylemişti; neden şüphelendiğini detaylıca konuşamadığımız için bilmiyordum ama ilk defa Deniz'in duygularının başımıza bela olacağını düşünüyordum. Çünkü Deniz, Yasmin'den şüphelenmememiz için kendine öne atacak kadar onu seviyorsa, Yasmin eğer liderse bunu bizden elbette saklardı. Saklar mıydı? Artık hiçbir şeyi bilmiyordum, ailem dediğim insanlara artık öyle yabancılaşmıştım ki onları tanıyamıyordum.

''Güzelim, daldın.'' dedi Pamir gülümseyerek. Elinde iki kupa kahve vardı.

Yerimde hafifçe irkildiğimde ona dönüp gülümsedim. Düşüncelerim bazen beynimi öylesine esir alıyordu ki dış dünya ile bağlantım kesiliyordu.

''Evet, öyle oldu.'' dedim ve gülümseyerek uzattığı kupayı elime aldım. Oldukça sıcaktı fakat elimi de yakmıyordu. Kurumuş boğazımın sıvıya ihtiyacı olduğundan kupayı dudaklarıma yasladım ve küçük bir yudum aldım.

Pamir çaprazımdaki tekli koltuğa kurulduğunda mavi bakışlarım kahvede olsa da beni izlediğini biliyordum. Ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor gibiydi. Bakışlarım yüzüne tırmandığında düşündüğüm gibi dikkatle beni izlediğini gördüm.

''Merak etme, iyiyim. Bugün olanları düşünüyorum sadece.'' içini rahatlatmak için samimi bir şekilde gülümsemeye çalıştım fakat başarılı olamamıştım ki Pamir'in ela gözlerindeki ifade değişmemişti.

Kanlı SokaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin