Sorgu odasına ardımdan Deniz de girdiğinde Pamir'i görememiştim. Muhtemelen camın arkasından bizi izliyordu.
Bir sandalyeye bir Deniz'e baktığımda oturup oturmayacağını ölçmeye çalışıyordum. Eliyle oturmamı işaret ettiğinde Ceylan'ın tam karşısındaki sandalyeye oturdum ve kaydı başlattım.
Ceylan bir kameraya bir bana bakıp alaylı bir şekilde güldüğünde Deniz yeşil gözleriyle Ceylan'a sanki bir ava odaklanmış gibi bakıyordu.
''Ad, soy ad?'' dedim o klasik soruyu sorarak.
''Ceylan Özdemir.'' dedi tam Deniz'in gözlerinin içine bakarak. Sanki gözlerinde ona meydan okur bir ifade vardı.
Deniz sandalyemin hemen arkasında duvara sırtını yaslamış Ceylan'a bakıyordu. Aslında ikisi de birbirine benziyordu, sürekli meydan okuyan ve küçümseyen bakışları vardı.
''Adalet Savaşçıları örgütünden misin?''
Ceylan sadece Deniz'e bakıyordu. ''Gözlerime bak.'' dedim masaya yumruğumu vurarak. Sesim yüksek çıkmıştı.
Ceylan'ın gözleri bana döndüğünde yine küçümseyici bir şekilde baktı. O öldürülen çocuğun, Yakup'un, bakışlarına benziyordu bakışları. Bizi önemsiz ve küçük görüyorlardı, savunduğumuz şeyin adalet olmadığını söylüyorlardı.
''Bildiğiniz soruları sormak seni de sıkmıyor mu Polis Hanım?''
Ağzımı açıp bir şey söyleyecekken Deniz araya girdi.
''Cevap versene lan!'' dedi kükrercesine. Elimle onu durdurdum.
Ceylan alaylı bir şekilde gülerek başını iki yana salladı ve bakışları tekrar bana döndü. ''Evet.'' dedi ve çenesini havaya kaldırdı. Bununla gurur duyduğu belli oluyordu.
''Yakup Erdoğdu'yu siz mi öldürdünüz?'' dedim net bir şekilde. Sadece sorularımın cevabını alıp gitmek istiyordum çünkü Ceylan sabrımı sınıyordu.
Omuzlarını indirip kaldırdı. Deniz'in öfkeden titrediğini gölgesinden görebiliyordum.
''Yakup Erdoğdu'yu siz mi öldürdünüz?'' sesim daha yüksek çıkmıştı.
''Biz?'' dedi anlamamış gibi.
''Ceylan Özdemir...'' öfkeyle nefesimi verdim. ''Yakup Erdoğdu'yu içinde bulunduğun örgüt mü öldürdü?''
Başını yana yatırdı ve gözlerini yumup açtı.
''Sözlü olarak dile getir.'' dedim sert bir sesle.
İç çekti ve başını ileri geri salladı. ''Evet.''
İstediğimi almış gibi başımı aşağı yukarı salladım fakat 16 yaşında bir çocuğu öldürdüklerini onun ağzından duymak içimdeki öfkeyi harmanlamıştı.
''Neden?'' dediğimde sesim titremişti. Bu soruyu sormam gerektiği için değil içimden geldiği için sormuştum.
''Çünkü her ihanetin bir bedeli vardır.'' dedi tek nefeste.
İstemsizce yüzümü arkamdaki Deniz'e döndüm. O da bana bakıyordu.
Bu söz Yakup'un cesedinin üzerine not olarak bırakılmıştı ve Deniz de bana Ateş hakkında konuşurken bunu söylemişti.
Bir an aklıma saçma bir fikir gelse de başımı iki yana salladım ve önüme döndüm. Daha önce Pamir'in de söylediği bir söz de -istisnalar kaideyi bozmaz- öldürülen bir kurbanda not olarak yazılıydı fakat bir an şüphelenmemiştim ve tesadüf deyip geçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Sokaklar
Action"Yıllardır polis teşkilatı olarak peşindeydik. Her işlediği suçta, her kurbanında, medyaya onun yüzünden yansıyan her haberde bir nefes kadar yakınındaydık. Bir şeytan gibi içimize sızmıştı. Bu profesyonel suçlunun kendime en yakın gördüğüm insanlar...