17. Bölüm 🔪

114 6 102
                                    

Abin

Abin

Abin

Kelime sürekli beynimin içinde tekrarlanırken donakalmıştım. Zaman durmuştu sanki, yağan kar taneleri bile durmuştu.

Telefonu tutan elim bu sefer soğuktan değil acıdan titrerken hala idrak edemiyordum, etmek istemiyordum. 

Yerdeki karların üzerine, dizlerimin üzerine çöktüm. Hayattaki tek dayanağımın çöküşü gibi çöktüm. Ailemin çöküşü ile çöktüm. Bir daha bu kadar sert düşemeyecek şekilde düştüm.

''Efsun...''

Ateş'in telefondaki sesini duymazdan geldim ve telefonu kapattım. Gözlerimden akan yaşlar bile titriyor gibi geliyordu. Dişlerimi kenetledim, gözyaşlarım dursun istedim ama durmadı. En sonunda pes ettim ve yere doğru eğilerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Babam ölmüştü, abim ölmüştü, annem gitmişti, ben çökmüştüm.

Ailemin yavaş yavaş parçalanması öyle büyük bir acıydı ki şayet hissettiğim acı bir zehir olsaydı, beni tam şu anda dizlerimin üzerinde öldürürdü. Ben karların üzerinde, dizlerimin üzerinde ölmeyi diledim.

Elimi saçlarıma daldırdım ve saç diplerimi çekiştirmeye başladım. Fiziksel acı, içimdeki acının yanında hiçbir şeydi. Ellerim, dizlerim, nefesim, tüm bedenim titriyordu. Soğuktan mıydı yoksa acıdan mıydı anlayamıyordum.

Öyle yüksek sesle ağlıyordum ki kartopu oynamak için boş bir araziye gelmiş olmasaydık herkesin bakışları üzerimde olurdu.

Keşke ağladığımda geçseydi, keşke ağladığımda içimdeki acı zehir olup aksaydı, keşke ağladığımda ailem canlansaydı ama olmadı.

Ben ağlamaya devam ettim, abim ise canlanmadı. Yanıma gelip sırtımı sıvazlamadı, ben buradayım demedi, diyemedi.

Saç diplerimi çekiştirecek gücüm bile kalmadığında ellerimi karların üzerine yasladım ve öne eğilip ağlamaya devam ettim.

Soğuk, ilk defa ellerimi yakıyordu. Soğuk, ilk defa üşütmüyor, yakıyordu. Soğuk, ilk defa canımı acıtacak kadar çok yakıyordu. Soğuk, içimi kavuruyordu.

Kalbim acıyordu, kalbim çok acıyordu. Kalbim, babamın ölümünden beri ilk defa bu kadar acıyordu.

''Anne,'' diye seslendim kısık sesimle. Gözlerimden akan gözyaşlarım yerdeki karların üzerine damlıyordu. ''Kalbim çok acıyor. Anne yardım et, ne olur. Kalbim çok acıyor.'' dedim titreyen sesimle.

''Güzellik, bir sürü aldım. İstediğimiz kadar yapabilir...'' Pamir cümlenin devamını getirmeden bana doğru koştu ve yanıma çöktü. 

''Ne oldu? Efsun? İyi misin, bana bak.'' çenemi nazikçe tutup kendine çevirdi ''Ne oluyor?''

Başparmağı ile işaretparmağı arasına aldığı çenem titriyordu. ''Abim,'' dedim zorlukla. ''Ölmüş, öldürülmüş.'' dedim ve haykırarak ağlamaya devam ettim.

Pamir bir süre donakaldı, birkaç saniye içinde beni kendine çekti ve yarasını bile umursamadan sıkı sıkı sarıldı. Göğsünde ağlamama izin verdi.

Kollarının arasındayken sertçe kalbime vurdum. ''Kalbim çok acıyor, Pamir.''

''Geçecek, söz veriyorum geçecek.'' diye fısıldadı ve beni göğsüne daha fazla yasladı.

Saatlerce göğsünde ağladım, karların üstünde, soğuğun içinde saatlerce göğsünde ağladım.

''İyi hissetmiyorum.'' diyebildim saatler sonra. ''Beni evime götürür müsün?''

Kanlı SokaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin