Elimi saçlarımdan geçirdim ve iç çektim. Eğer çocuğa Deniz yüzünden bir şey olursa başı ciddi beladaydı.
Yasmin kaşlarını kaldırdı. ''Bu sadece Deniz'in suçu olmaz. Zaten kan kaybetmişti-''
''Savcım!'' dedi Ateş baskın bir sesle, ellerini masaya yerleştirdi ve öne eğildi. ''Her fırsatta Deniz'i savunmayı bırakıp olayın ciddiyetine odaklanırsanız her şey daha kolay olacak. Buraya Pamir Bey'in yerini aratmamak için geldiniz fakat-''
''Siz her fırsatta Deniz'i ezmezseniz benim de savunmama gerek kalmaz. Özel hayatınızı işe bulaştırmasınız keşke.''
Ateş cevap vermek için dudaklarını araladığı sırada ''Hey!'' diye seslendim ve kollarımı iki yana açtım ''Ne yapıyorsunuz, şimdi tartışmanın sırası değil.'' Ateş'e döndüm. ''Geçmişi düzeltemeyiz, umalım ki o çocuğa bir şey olmasın, eğer olursa onu o zaman düşünürüz. Şimdi tek yapmamız gereken sakince beklemek.''
Ateş öfkeyle nefesini verip gözlerini kapattı, kendini dizginlemeye çalışıyor gibiydi. Yasmin de elini saçlarından geçirdi ve sertçe bir sandalye çekip oturdu.
Ben de sandalyeme oturdum ortamı yumuşatmaya çalışmayan Doruk'a hayretle baktım. O ise boş bakışlarını yere çevirmişti. Bugün onu etkilemişti, farkındaydım. Hele ki hıncını çıkarmak istediği katilin de bir çocuk olduğunu öğrenmesi onu bütünüyle yıkmıştı. Bekir de onun hemen yanında oturmuş elini Doruk'un omzuna atmıştı fakat Doruk etrafında olup biten hiçbir şeyi hissetmiyor gibiydi.
Telefonumu cebimden çıkardım ve Pamir'in aramalarını görmezden gelip Deniz'e mesaj attım.
*İşler kızışıyor, buraya gelme hatta emniyeti terk et. Ateş de Yasmin de oldukça gergin. Şu an emniyetteki kimse bir tartışma ortamını kaldıramaz, içeri girdiğin an Ateş'in gazabına uğrayacaksın. Çocuğun yarasına vurduğun için durumu ağırlaşmış, durumu kritik. Buraya geldiğin an kıyamet kopar, Deniz.
*Ateş'i önemsemiyorsan bile Doruk'u düşün. Kendinde değil ve bir tartışma ortamını kaldıramaz.
Bacağımla ritim tutarken birkaç saniye içinde telefonun ekranına bildirim düştü.
*Ben kendimden başka kimseyi düşünmeyen bencil biriyim, Efsun. Unuttun mu yoksa?
Hızla başımı iki yana salladığım sırada bir bildirim daha geldi.
*Zaten içeri girmek üzereyim, ne olacaksa olsun. Beni insan yerine bile koymayan birinden korkum yok, kıyamet kopacaksa benim yüzümden olsun. Zaten kötü biriyim, ne kaybederim?
Deniz'i aramak üzereyken endişeli bakışlarım kapıya döndü ve Deniz kendinden emin adımlarla içeri girdi.
Parmak uçlarımla şakaklarımı ovaladım ve olacaklara kendimi hazırlamaya çalıştım.
''Sen neredesin lan!'' dedi Ateş Deniz'e doğru yürürken. ''Yaptıklarının başımıza ne gibi işler açacağından haberin yok mu senin?''
Deniz hiçbir tepki vermeden yeşil gözleriyle öylece Ateş'i izliyordu. Öfkelenmiyordu, yumruklarını sıkmıyordu. Sakince onu izliyordu.
''O çocuk ölürse sen bittin Deniz, hem kendini hem davayı yakarsın ve bu sefer savcı bile bunu durduramaz, ağır soruşturma alırsın.''
Deniz yavaşça başını aşağı yukarı salladı ve sakin bakışlarını korudu. Sakinliği insanı delirtecek düzeydeydi.
''Sana diyorum, hey!'' Deniz'in sakinliği Ateş'in öfkesini körüklüyordu.
Deniz kaşlarını kaldırdı. ''Bana söylediğini biliyorum?'' dedi sorgular bir ses tonuyla. Alayla güldü. ''Dediklerini onaylıyorum işte, istediğin bu değil mi?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Sokaklar
Action"Yıllardır polis teşkilatı olarak peşindeydik. Her işlediği suçta, her kurbanında, medyaya onun yüzünden yansıyan her haberde bir nefes kadar yakınındaydık. Bir şeytan gibi içimize sızmıştı. Bu profesyonel suçlunun kendime en yakın gördüğüm insanlar...