"Yine mi magazin sayfasında sabahladın Efsa?" Kerem'in kızgınlıkla söylediği şeyle kafamı salladığımda bana ne kadar kızacaklarını düşündüm.
Yunus, Halil, Kerem ve Barış dörtlüsü karşımda durmuşlar bunlara bu kadar kafa yorduğum için bana kızıyorlardı.
"Efe Karaca da kim?" Söylediğim şeyle Kerem beni düzeltti.
"Eren Karaca." Söylediği şeyle göz devirdim.
"Kardeşim ben gittim sahilde oturdum yani, o gelip benimle konuştuysa benim suçum ne?" Söylediğim şeyle bana hak verdiklerini fark etmiştim.
Sorun magazine düşmem değil, bunları kafama takmamdı.
"Ayrıca çok ünlü olsa ben bilirdim öyle değil mi?" Söylediğim şeyle Yunus göz devirmişti. Çalan telefonuna göz ucuyla baktığımda arayan kişinin babam oluşu buruk bir tebessüm yerleştirmişti yüzüme. Yunus bizden uzaklaşırken her şeyi bilen tek kişi bana doğru gelerek sımsıkı sarılmıştı. Kulağıma fısıldayan Kerem'e gülümsedim.
"Senin ailen biziz Efsa, bunu unutma. Asla yalnız kalmayacaksın, hep buradayız." Bedenimi onunkinden ayırdığımda gülümsememi devam ettiriyordum.
"İyi ki varsın Kerem, öylesine değil cidden. İyi ki tanıştım seninle." Kolunu omzuma attığında bu dediğimden memnun olmuş gibiydi.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Uludağ'a gitmek için güzel fırsattı. Soğuk da olsa, Bursa'ya kadar gelmiştik neticesinde.
Üzerimi sıkı sıkı giyindiğimde umarım donmam diye içimden geçirdim. Kapımı açtığımda karşı kapıdan çıkan Mert Hakan'a baktım. Sonrasındaysa kapımı kilitleyip hızlı hızlı uzaklaşmaya çalıştım.
Pek başarılı olamamış gibiydim.
"Günaydın Akgün."
"Günaydın Yandaş."
Asansöre ilerlediğimde, beş saniye içerisinde aşağı inmeyi umdum. 7. kattaydık ve buradan aşağı merdivenlerden inemezdim.
Bacaklarımı kayakta yormayı yeğlerim.
O da benimle birlikte asansöre bindiğinde derin derin nefes aldım. "Sen iyi misin?" Demesine kalmadan asansörün ışıkları gitmişti, güçlü bir ses koptuğunda gözlerimi sıkıca yumdum.
Mert Hakan, flashını açtığında konuşmaya başladı.
"Birazdan gelir, benimle biraz fazla aynı ortamda bulunacaksın. Sorun olmaz herhalde?" Ona cevap veremeyecek kadar kötü hissediyordum.
Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu ve kendimi yere bıraktım. Asansörün köşesine oturduğumda derin derin nefes alıyordum ancak gerginliğimi üzerimden atamıyordum.
Mert Hakan, gerginlikle yanıma oturdu ve ellerime uzandı.
"Kapa gözlerini Efsa." Söylediği şeyi yaptığımda ne yaptığımız hakkında ufak bir fikrim yoktu.
"Aileni düşün, annenle babanı kardeşini."
"Sus, lütfen." Anlayamamış gibiydi bu ani çıkışımın sebebini.
"Hakkında bir bok bilmediğin mevzular hakkında konuşma."
"Sana yardım etmeye çalışıyorum aptal! Ne hâlin varsa gör. Sen gerçekten, sana yapılan her şeyi hak ediyorsun." Asansörün çalışmasıyla rahatlamış bir nefes almıştım.
"Hakkında bir bok bilmediğin mevzular hakkında konuşma." söylediğim şeyle şaşırmış gibiydi.
"Ben sadece."
"Sus, lütfen." Bu sefer sessizliğe gömülmek zorunda kalan bendim.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Uzun süren kayak denemeleri sonucu - sadece 1 saat deneyip bıraktım - yorulmuştum ve sıcak çikolata içmek için içeriye giriyordum.
Yalnız başına oturan Mert Hakan'ın yanına gitme gereği duydum.
"Bir sıcak çikolata alabilir miyim? Teşekkürler."
Kalkmaya çalıştığında kolunu tuttum. "Lütfen."
Sessizliği bozması gereken bendim.
"Özür dilerim."
"Neden? Bilmediğim şeyler hakkında konuşmamam gerektiğini söylediğin için mi? Hadi ama Akgün, sana kızmıyorum bile. Çocuksun daha."
"Çocuk değilim bunu anla, uzun yıllardır çocuk değilim."
"Bu da ne demek şimdi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redamancy || Mert Hakan Yandaş
Fanfiction"Senden nefret ediyorum aptal." Söylediğim şeyle kafasını salladı iki yana. "Hayır, benden nefret etmiyorsun." Bu söylediğiyle yumruklarımı sıktım. "Hayır, senden nefret ediyorum Yandaş." "Nefret ettiğin birinin dudaklarına bu kadar hasret kalırmış...