Sahil kenarı köftesi yemeğe geldiğimiz için o kadar mutluydum ki.
Şu ekmek arası köftenin lezzeti hiçbir yerde yoktu.
İstediklerimizi sipariş ettikten sonra hafif bir sessizlik olmuştu aramızda.
"Günün nasıl geçti?" Sorduğu soruyla gülümsedim. "Yorucu, beni unladılar biliyor musun?" Söylediğim şeyle gülümsedi.
"Tüh ya, fotoğrafın olsaydı keşke."
"Beni o şekilde görmek istemezsin. Ben her ne kadar Efsa Akgün de olsam, o hâlim katiyen gözükmemeli." Yaptığım ego hoşuna gidiyordu.
Gözlerimin içine o kadar derin bakıyordu ki ben gülümsemeden edemiyordum.
"Kolyen çok güzelmiş." Elim boynumdaki kolyeye gittiğinde sırıttım.
"Teşekkür ederim, Zani'nin hediyesi."
"Zani?"
"Zaniolo." Ufak çaplı bir sessizlik olduğunda sözüme devam ettim.
"Bu kolyeyi uzun zamandır istiyordum, bulamıyordum. Ufak çaplı sürprizler." Gülerek söylediğim şeyle o pek eğleniyor gibi değildi.
"Sen sence de fazla yakın değil misin? Takım arkadaşlarınla yani." Söylediği şeye omuz silktim.
"Magazinler hakkında diyorsan umrumda bile değil. Adımın çıktığı çoğu kişi benim kardeşim gibi. Düşünebiliyor musun, Keremle beni yakıştırıyorlar. Kerem en az Yunus kadar kardeşim benim."
"Peki ya Zaniolo?"
Sorduğu sorudaki verilmesi gereken mesajı anlayamamıştım.
"Zani'yi severim, arkadaşım." Söylediğim şeyle anlıyorum anlamında kafasını sallamıştı.
Yemekleri bitirdikten sonra ayaklandım. Kolumdan tuttuğunda bakışlarımı ona çevirdim.
"Bu sefer ben ödeyeceğim Mert."
"Güzelim, bir dahakine."
Hep böyle diyordu, bir dahaki diye diye kalmamıştı.
"Hep böyle yapıyorsun Mert."
"Sen bana kahve yaparsın ödeşiriz."
"Pekâlâ."
Arabaya geçtiğimizde sessizlik hoşuma gitmemişti.
Kendi şarkılarından açtığında ne kadar dram dinlemeye bayılan bir insan olduğunu fark ettim.
"Azıcık eğlen, benimle dışarı çıktın diye bu kadar üzülme ya." Dalga geçercesine konuştuğumda kırmızı ışık yanmıştı ve araba durmuştu.
"Seni bir yere daha götüreceğim." Söylediği şeyle kaşlarım çatıldı.
"Saat geç oldu." Kolundaki saate baktı.
"Yunus'a haber ver, çok uzun sürmez." Kafamı sallayıp Yunus'u aradım.
"Nabıyorsun?"
"Oturuyorum bizimkilerle güzelim sen?"
"Mert Hakanlayım da, şey. Biraz geç kalacağım anahtarım yanımda uyursan endişelenme."
"Yarın idman yok ya, uyumayacağız. Sabahlama kararı aldık, sıkıntı yok."
"Tamamdır, haber vereyim dedim. Öpüyorum."
Telefonu kapadığımda nereye gittiğimizi çok merak ediyordum.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sürpriz."
"Ama söylesen ucundan?"
"Bu kadar meraklı olma."
Oflayarak kendimi geriye yasladım.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
"Mert burası çok güzel."
Tüm şehir ayaklarımızın altındaydı. Kafamızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızdaysa yıldızlar çok güzel bir şekilde gözüküyorlardı.
"Sen daha güzelsin." Söylediği şeyle kafamı öne eğip hafifçe güldüm.
"Bazen herkesten kaçmak istediğimde, daraldığımda ya da yalnız hissettiğimde buraya geliyorum." Söylediği şeyle bakışlarımı yerden çektim ve ona çevirdim.
"Artık gelmeme gerek yok." Kaşlarım çatılmıştı.
"Neden? Benimle paylaştığın için mi?" Sorgularcasına ona baktığımda gülerek bana bir adım attı ve aramızdaki mesafeyi azalttı.
"Hayır, artık yalnız değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redamancy || Mert Hakan Yandaş
Фанфик"Senden nefret ediyorum aptal." Söylediğim şeyle kafasını salladı iki yana. "Hayır, benden nefret etmiyorsun." Bu söylediğiyle yumruklarımı sıktım. "Hayır, senden nefret ediyorum Yandaş." "Nefret ettiğin birinin dudaklarına bu kadar hasret kalırmış...