33

2.3K 104 40
                                    

Yazar'ın anlatımıyla

"Oğlum arıyorum ulaşamıyorum, ne tür bi trafik bu?" Yunus merakla Halil'e baktığında Halil bilmiyorum anlamında omuz silkmişti.

Kerem'in telefonunu çaldırmıştı Yunus. "Kardeşim, eve gidip zili çalabilir misin? Efsa'ya ulaşamıyorum da."

"Tamamdır kardeşim döneceğim beş dakikaya."

İçinde bir sıkıntı oluşmuştu Yunus'un.

İkizler hisseder miydiler yoksa?

"N'oluyor?" Merakla yanlarına gelen Mert Hakanla yutkunmuştu Yunus.

"Efsa... Efsa'dan haber yok." Yunus'un gergin sesinin ardından Kerem'in çağrısı duyulmuştu.

"Hayır kardeşim, gelmemiş." Söylediği şeyle Yunus ne yapacağını bilemez bir hâldeydi.

Mert Hakan'ın telefon melodisi doldurmuştu kulaklarımızı.

"Arıyor işte, sakin olun."

"Hoparlöre al." Yunus'un söylediğini yapmıştı Mert Hakan.

Herkes mekanın otoparkına gelmişti.

İçerideki gürültüden uzaklaşıp Efsa'dan haber alabilmek içindi bu çaba.

"Efsa? Neredesin güzelim?"

"Efsa... Sanırım kaza yapan hanımefendinin telefonu bu. Beyefendi, ****** yakınlarında bir kaza oldu, aracın içerisinden bir kadın cesedi çıkarıldı. En yakındaki hastane ***** isterseniz bi' gidip bakın."

Ceset?

Ölmemiştir değil mi?

Ölemezdi çünkü.

Mert Hakan herkesi gerisinde bırakmıştı. Aracının arkasına park eden araba yüzünden aracı çıkaramayacaktı.

"Soktuğumun sürücüsü, orospu çoçuğu buraya park edilir mi?" Koştu.

Hastaneye kadar koştu.

Kan ter içinde kalmıştı.

Ama neden bu kadar endişe duymuştu? İddiayı kazanamayacağı için falan mı?

Hayır.

Seviyordu çünkü.

"Beyefendi burada öyle koşturamazsınız." Doktor olduğunu belli eden önlüğüyle yüzüne bakan kadına endişeyle baktı.

"Efsa, Efsa nerede?" Kadının kaşları çatıldı.

"Kaza yapmış hanımefendi! Söylesenize."

Kadının yüzü yere doğru eğilmişti.

Olamazdı değil mi?

"Allah belamı versin." Mert Hakan yüzünü avuçları içerisinde almıştı.

"O iddiaya girdiğim günün belasını versin." Söylediği şeyle neler olduğunu anlamaya çalışam arkadaşları vardı arkasında.

"Biliyordu." Sera'nın sesi duyuldu.

Mert Hakan arkasına döndü.

"Neyi biliyordu?"

"İddiadan haberi vardı ve..." Duraksamıştı.

Her şeyi biliyordu diye içinden geçirmişti Mert Hakan.

Onu kaybedemem düşüncesi sarmıştı bedenini.

"Morgdaki ceset tesbiti için gelmeniz gerek, nesi oluyorsunuz?"

Artık hiçbir şeyiydi.

"Ben kardeşiyim." Doktor hanım kafasını salladı ve asansörü gösterdi.

Morga giderken Yunus'un elleri titriyordu endişeden.

Canından bir can kopup gitmiş olabilirdi ve bunu saniyeler sonra öğrenecekti.

"Morga girmeden önce imza alınması gerekiyor beyefendi." Doktor hanım da karşısındaki adamın gerginliğinin farkındaydı.

Ya içeride yatan kardeşiyse?

İçeriye girdiğinde bir ceset çıkarmışlardı ortaya. Üzeri beyaz bir örtüyle çevriliydi.

Soğuk morgda göreceği şeyler belki de hayatının izlerini bırakacaktı.

Beyaz örtüyü açtığında gözleri dolmuştu adamın.

"Efsa..."

Redamancy || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin