26

2.3K 116 52
                                    

"Kim gelmiş?" Mert'in sesi kulaklarımı doldurduğunda bakışlarım iyice sertleşmişti.

Beni gördüğüne şaşırmış gibiydi.

Beni gördüğünde şaşırsa kaç yazardı üzerinde Mert'in tişörtü olan Hafsa'nın beline elini koyduktan sonra.

Hiçbir şey demeden arkamı döndüm ve gittim.

Oysa benim peşimden gelmedi.

Sahile geçtiğimde boş banklardan birine oturdum.

Sorguluyordum yani. O takım üyeleri benim kardeşim gibiydi. Benim açımdan öyleydi ve onların açısından da öyleydi muhtemelen.

Ama bu neyin nesiydi?

Hafsa kimdi ki?

Kerem arıyor...

"Naber?" Merakla sorduğu soruyla görmese bile hafifçe gülümsemiştim.

"İyidir, senden?"

"İyiyim ben de, geldik de biz. Acaba sen nerelerdesin?"

"Sahildeyim."

"İyi olduğundan emin misin?"

"Değilim Kerem."

"Geliyorum."

On beş - Yirmi dakika sonra Kerem gelmişti. Kollarını hızlıca bedenime doladığında ufak bir hıçkırık kopmuştu dudaklarımdan.

İlk defa ağlıyordum onun yanında.

İlk defa şahit oluyordu buna.

Şaşkınlığını koruyamıyor gibiydi ve beni karşısına aldı. Sakinleşinceye kadar sustu. Sakinleştiğimi gördüğünde anlatmamı bekliyormuşçasına bakıyordu suratıma.

"Aşık olmak çok kötü bir hismiş." Söylediğim şeyle kafasını iki yana salladı.

"Hayır hayır, neden öyle düşünüyorsun?"

Derin bir nefes alıp her şeyi anlattım.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Yanlış anlamış olabilir misin Efsa?" Sera'nın sorusuyla omuz silktim.

"Üzerinde sadece Mert Hakan'ın tişörtü vardı Sera, belinden tutuyordu. Neyin intikamı bu?" Sorgularcasına baktığımda haklısın anlamında kafasını sallamıştı.

"Peki ondan ufak bir intikam almak ister misin?" Gülümsedim ve kafamı aşağı yukarı salladım.

"O iş bende."

Birkaç telefon konuşmasının ardından benim odama doğru ilerlemiştik, mutfaktan.

"Şimdi sana çok iddialı bir elbise seçmemiz lazım." Söylediği şeyin ardından dolabı karıştırdı bir süre.

Bulduğu siyah dar elbiseyle ıslık çaldı.

"Sen de istersen giyebilirsin buradan?" Söylediğim şeyle kafa salladı. "Çok güzel olur, eve gitmek zorunda kalmam."

Bedenlerimiz aynı olduğu için kendine en çok yakıştırdığı yeşil elbiseyi aldı ve o da onu giydi.

Daha sonrasındaysa makyajlarımızı ve saçlarımızı yapmıştık. Nereye gidiyorduk, kiminle gidiyorduk bilmiyorum ama bu işin sonu umarım bok yolu değildi.

"İkizini ve arkadaşlarını çağırsan iyi olur."

Anlattığı plandan sonra Kerem'in bizimle gelmeyeceğini daha net anlamış oldum.

Yine de söylediğimle kafasını iki yana sallamakla yetinmişti.

Halil, Barış, Yunus ve Zani geliyorlardı.

Bir buçuk saat sonra planı gerçekleştirmek üzere Sera da buradan ayrılmıştı.

Ferdi'yle konuşmuş olmalıydı ki eğer Ferdi yardım ediyorsa burada benim haklı olduğum aşikardı.

Gittiğimiz mekana önce onlar gelmişlerdi.

İçeriye girdiğimizde hafiften o masanın bakışları bize dönmüş, bir şeyler fısıldaşmaya başlamışlardı.

Altay ayaklanıp bize selam vermişti.

"Yalnız Efsacığım, bu ne güzellik kardeşim?"

"Aynı şeyi senin için söyleyeceğim, bu gömlek seni fazlasıyla açmış. N'aber Sefa?"

Sefa'yla da önceden tanışıyorduk. Selamlaştıktan sonra aynı masada oturmamız gerektiğini düşündük.

"Efsa, çok güzel olmuşsun." Sera'nın gülerek söylediği şeyle ben de güldüm.

"Teşekkür ederim sen de aynı şekilde."

Umarım bu işimize yarardı.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Şuradaki adam biraz daha bu masaya bakmaya devam ederse kavga çıkacak." Mert'in Ferdi'ye söylediği şeyi az da olsa duymuştum. Gösterdiği yere baktığımda bir adamın direkt olarak bana baktığını fark ettim.

Sevgili değillerdi.

Hafsa ile Mert sevgili değillerdi.

Olsalardı beni kıskanmazdı, öyle değil mi?

Ayaklandığımda bakışlar bana dönmüştü.

"İçki isteyen?"

İsteyenlerin ne istediği sorup barmenin yanına doğru ilerledim.

Benim ilerlememle adam da oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti.

"Selam güzellik." Bakışlarımı adama çevirdim.

"Selam."

"Adını alabilir miyim?"

"Alamazsın." Aniden belimde hissettiğim elle irkildim.

Duramamıştı.

Gerçekten duramamıştı.

"Sana ne birader sen kimsin ki?" Adamın sorduğu soruyla bana bakmıştı. Ne diyeceğini bilemez bir hâldeydi.

"Sevgilim olur kendisi." Söylediği şeyle adam gerilemişti.

Bakışlarım ona kaymıştı, gülerken.

"Sevgilimsin demek."

"Ama sevgilin seni şu an öldürecek." Söylediğim bu iki şeye de sessiz kalmıştı.

"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?"

"Hayır."

"O kızın evinde ne işi vardı, o hâlde."

"Aniden kapımda belirdi. Sonra üzerine kahve dökünce tişörtümü verdim."

"Vermeseydin, gitseymiş." Söylediğim şeye göz devirdi.

"Belini tuttun Mert."

"O da seni kıskandırmak içindi."

"Sence başardın mı?" Sorduğum soruyla sırıttı.

"Başardığımı şu an daha iyi anladım."

Redamancy || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin