14

3K 135 11
                                    

Mert Hakan rahatsız olduğumu hissetmiş gibiydi.

Ne bileyim, Mert Hakanla magazine çıkmak eğlenceliydi. O her ne kadar eğlenmese bile.

Bu adamla çıkmak beni rahatsız ediyordu. Arabalardan indiğimizde hızla Mert Hakan'ın yanına gittim.

"Sana bir iyilik yapacağım ancak sen de daha sonrasında bana bir iyilik borcun olacak. Şimdi seninle sevgili gibi davranacağım ama ileride ne isterim bilmiyorum." Kafamı hızlıca salladığımda o da kafasını salladı.

Koluna girdiğimde arkamdan bir ses duydum.

"Efsa."

Bakışlarımı gelen adama çevirdiğimde adam gülümseyerek bakıyordu.

"Buyurun?"

"Sahilde konuşmuştuk, ne güzel tesadüf öyle değil mi?" Kaşlarım havalanmıştı.

"Sahilde mi? Güzelim sana kaç defa söyledim, tanımadığın insanlarla konuşma diye." Mert Hakan, kolunu omzuma atıp beni kendisine doğru çekti.

"Müsaitsen bi' kahve içmek isterim." Bu söylediğiyle kaşlarım çatıldı.

"Müsait değil gördüğün üzere." Mert Hakan'ın omzumdan sarkıttığı eli sıkılaşmıştı.

Gerilmesini istememiştim.

Arkasından sırtına doğru attığım elimle gergin vücudu hafiften rahatlamış gibiydi.

"Açıkçası sevgili olmanız komik olmuş." Eren'nin bu söylediğiyle her ikimizin de kaşları çatıldı.

"Sana ne kardeşim? Sana bizim ilişkimiz hakkında konuşma hakkını kim verdi?" Mert Hakan'ın sinirli sesi kulaklarımı doldurduğunda kendimi ondan sıyırdım.

Elini tuttum ve onu ordan uzaklaştırmaya çalıştım.

"Kızım seni neden böyle tipler buluyor? Anlamıyorum gerçekten. Kaç yaşına geldin sen, annen sana yabancılarla konuşmaman gerektiğini söylemedi mi?" Adımlarım yavaşladı ve kısa bir süre sonra durdu.

Eliyle kenetlediğim elimi ondan çektiğimde şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Teşekkür ederim yardımın için. Ben otele geçiyorum, siz sonra gelirsiniz." Söylediğim şeyle çatık olan kaşları sanki daha fazlası mümkünmüşçesine çatıldı.

"Ailenden her bahsettiğimde neden kaçıyorsun Akgün?"

Yumruklarımı sıktım, onların mevzusu açıldığında güçsüz hissederdim kendimi.

Konuşmak istemedim beni anlar mıydı bilmiyorum.

Onu arkamda bırakmıştım. Taksiye binip oteli tarif ettiğimde bakışlarımı taksiden dışarıya çevirdim.

Sanırım ailemle yüzleşmem gerekiyordu.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Güzelim iyi misin sen?" Kerem, Barış, Halil ve Yunus başımda bekliyorlardı.

Kerem'in sorusuna kafamı iki yana sallayarak cevap verdim.

"Konuşmak ister misin?" Gözlerinin içine baktığımda sorunun ailevi olduğunu anlamıştı.

Barış ve Halil'e durumdan bahsetmediğim için anlatmıyordum. Kafasını anlamışçasına salladı ve beni oturduğum yerden kaldırdı.

"Gel biraz hava alalım." Kerem'e kafa sallayıp montumu aldım. Kolunu omzuma attığında otelin içinden çıkmak için asansöre bindik.

Asansör açıldığında içeriden bize bakan Mert Hakanla göz göze gelmiştik. Terasta olmalıydı, yüksek ihtimalle diğerleriyle birlikte.

Keremle selamlaştıklarında bakışları tekrardan bendeydi.

"İyi misin?" Kulağıma doğru eğilip fısıldadığında ona bakıp kafamı salladım.

Giriş kata geldiğimizde hep birlikte asansörden çıkmıştık. Mert Hakan'ın nereye gittiğini bilmiyordum ancak beni çok ilgilendirmezdi.

Otelin bahçesine çıkıp boş banklardan birine oturmuştuk.

Soğuk hava fazlasıyla yüzümüzü dondurduğunda konuşmak için hazır olmamı bekliyor gibiydi.

"Ailem hakkında yorumlar yapıyor." Söylediğim şeyle kaşları çatıldığında kimden bahsettiğimi anlayamamıştı.

"Mert Hakan." Kaşları havalandığında onun bilip bilmediğini sorguluyordu. Ona cevaben kafamı iki yana salladım.

"Bilmiyor. Sadece sürekli annen şunu öğretmedi mi baban bunu söylemedi mi diye yorum yapıyor. Bilmiyor, bilse böyle der mi... Sanmıyorum." Duraksadığımda sözümü kesmek istemez gibiydi.

"Ben daha 12 yaşındaydım Kerem, sırf onların bana karşı olan davranışlarından dolayı onlardan para almayı kesip işte çalışmaya başladığımda." Kolunu omzumdan çekti ve kendini tam anlamıyla bana çevirdi.

"O çalıştığım yerlerde neler yaşadığımı bir ben bir de Allah biliyor." Söylediğim şeyle gözleri dolmuştu.

Bense ağlayamazdım.

Yanımda birisi varken olmazdı.

"Harçlığımı çıkardım, okudum, çalıştım. Arkadaşlarım fıldır fıldır gezerken ben köpek gibi çalışıyordum. Patronum olacak o adamlar hakkında konuşmak bile istemiyorum."

"Yunus'u alırlardı, birlikte gider gezerlerdi. Benimle bir kere bile parka gelmemişlerdi." Derin bir nefes aldım.

"Benim için varlıkları ile yoklukları birdi."

"16 yaşıma geldim. Hayır ne gibi bir sorunları olmuştu da para uğruna beni babam yaşındaki bir adamla evlendirmek istemişlerdi?"

"Ben daha çocuktum Kerem."

"Elimden 'kendi paramla' aldığım oyuncaklarım alındı, kırıldı ve çöpe atıldı. Evleneceksin dediklerinde neler yaşadığımdan haberleri yoktu." Kerem'in gözlerinden yaşlar akmaya başladığında gülümsedim ve yüzünü avuçlarım içine alıp gözyaşlarını sildim.

"Bunları Yunus'a anlatamadım, en azından tam anlamıyla çünkü onlar benim için kötü ebeveynlerdi, Yunus için değil."

"Yunus futbolcu olmak istedi, desteklediler. Deli gibi yardımcı oldular. Ben onu kıskanmadım bundan bahsetmiyorum. Ben de sırf onun için harçlıklarımı biriktirdim ve ona krampon aldım. Yunus benim her şeyim."

"Sadece benim ne istediğimi hiçbir zaman sormadılar." Söylediğim şeyle güldüm.

"Ben de istedim, kulübe gitmek yani. Ben de futbol oynamak istedim."

"Sen kız çocuğusun ne anlarsın futboldan, otur oturduğun yerde oyna bebeklerinle dediler." Kahkaha atmıştım.

"Sonra da bebeklerimi çöpe atıp gittiler."

"Her neyse, boşver. Bu konuyu anlatıp senin de canını sıkmak istemiyorum diyeceğim ancak yeterince sıktım." Söylediğim şeyle kafama hafifçe vurdu.

Bu bizim grup için bir sevgi gösterisiydi.

"Aptal olma Efsa. Kardeşler bugün için var." Bu dediğiyle gülümsedim ve ona sıkı sıkı sarıldım.

Bu kulüp bana Yunus'un yanında üç kardeş daha vermişti.

Redamancy || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin