Bölüm 22- Belirsizlik

82 20 4
                                    

"O şeyi sende gördün değil mi?" Hala karşılaştığımız bu şeyin varlığını anlamlandıramayarak Jisung'a sordum. "Evet Minho-ah evet. Ben de gördüm. Tabii büyük ihtimalle senin kadar net değil." Merdivenleri çıkarken arkasında kalıp merakla bu yeni yeri tanımaya çalışıyordum.

Burada planladığımızdan uzun kalacaktık ve şanslıydık ki kasabanın derme çatma ve eski tarzda olsa da bir oteli vardı. Sorunlarını çözeceğimize inançları tam olduğu için bizi ağırlamak konusunda istekliydiler.

Okuduğum defterlerden sadece birinde İblis tanımını görmüştüm. O da en rahatsız olarak okuduğum İngilizce yazan adama aitti. Herhangi bir çizim yapmamıştı ama farklı şekillerde ve boyutlarda olup çeşitlenebildiklerini anlatmıştı.

Ruhlara inandıktan sonra bir iblise inanmak çok da zor değildi. Ama genelde anlatıldığı veya dinlerin tasvir ettiği üzere bir öteki taraf da cennet cehennem ayrı mı yoktu. İyi kötü tüm ruhların bir arada yaşadığı yabani bir ormanda hayatta kalmak gibiydi.

Diğer tarafın nasıl çalıştığını ya da besin zincirinde en tepede kimin olduğunu bilmiyordum. Ama iblislerin belirli sınırları koruyan bekçiler olduklarını biliyordum. Jisung'un tabiriyle bekçi köpekler gibiydiler.

"Şimdilik burada kalalım." Anahtarı çevirip kapıyı açtı ve üzerimize hücum eden tozla öksürmemize sebep oldu. Eskiyen eşyalarla döşeli bu soluk renkli oda nasıl tahta kuruları tarafından hala yendiğini anlamadığım ahşap mobilyalarla doluydu.

Yan yana iki yer yatağı birbirlerine karşılıklı duvarlarda duran büyük ahşap dolaplar ve aynalı bir şifonyer. "Merkeze ya da Bayan Jung'a ulaşmaya çalıştım ama bu boktan yerde hiçbir sey çekmiyor. Yüksek anomali sinyalleri bozuyor olmalı." Çantasını yere attı ve tam karşıya ilerleyip camın önünde kalan tekli koltuğa kendini bıraktı.

"O zaman ne yapacağız?" Karşısında kalan yatağa geçip oturdum. Yorgun görünüyordu ve sürekli kolunu tutuyordu ama yarasına bakmama izin vermemişti. Bir sorun olduğu belliydi. Problem çözmek konusunda iyiydi en zor anlarda bile şu ansa tavırları çıkış yolu kalmadığını düşünmeme sebep oluyordu.

"Felix onu sonsuza dek tutamaz." Başını ellerinin arasına alıp eğildi. "Aklımda bir plan var ama hoş değil." Söyleyeceklerini dikkat kesildim. "Bekçiler başı boş fiziki dünyada dolaşamaz. Ya biri köpeğinin tasmasını elinden kaçırdı ya da bilerek onu buraya bıraktı. Ama şu an kime ait olduğu konusunda bir fikrim yok."

Güvensizlik ve paranoya derecem bana bunun onun ayarladığı bir kurgu olduğunu düşündürtüyordu. Ama bu kadar büyük bir prodüksiyon ne içindi ki? Beni öldürmek mi? Üstelik yaralanmıştı da.

"Tamam. Sahibini mi bulacağız yani?"

"Sahibi değil ama onu alabilecek birini çağıracağız." Çağırmak? Kelime zihnimde dönüp durdu ve bana bilmediğim ne kadar çok şey olduğunu hatırlattı. "Ama bazı şeylere ihtiyacımız olacak." Koltuğun kenarlarına tutunup zorlukla ayağa kalktı ve kapının kenarına attığı çantasına ilerledi.

"Bu bazı şeyler ne? Bulması zor mu?" Yere çöküp çantasını açtı içinden oldukça ağır siyah deri kapaklı bir defter çıkardı. Sonrada ceketini acı içinde bir suratla çıkarıp kenara atmadan önce içinden hançerini aldı.

"Metal bir nesnemiz var. Girişte de üzerlik otu görmüştüm. Başlamadan odayı temizlemek için yakabiliriz." Dedikleriyle ayaklanıp yanına gittim. "Ayrıca siyah bir kömür parçası beş beyaz mum ve tuz..."

Söyledikleri kulağa hiç iyi bir fikir gibi gelmiyordu. "Jisung tam olarak ne çağıracağız?" Derin bir nefes alıp sıkıntıyla verdi. "Köpeği alması için Lordlardan birini."

Tatlı Kabuslar ✔️ (Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin