Bugün ayda bir yaptığım 'Kendinle Takıl!' günündeydim. Gerçi çoğunlukla yalnızdım ve aslında her günüm kendimle takılarak geçiyordu. Sosyal biri olmayı denemiştim. Gerçekten çabalamıştım.
Üniversite yıllarımda kesinlikle kendimle ilgili her şeyi değiştireceğim diyerek tonlarca gruba ve topluluğa katılmıştım. En azından amacım buydu ruhlar hayatımı etkileyemeyecek zırvası.
Sadece ilk sınıfta peşime takılmış dört tane Garez ile güz dönemine başlamıştım. Beni nasıl bulduklarını asla anlayamamıştım. Yani tüm bu sistemin işleyişini. Genelde onları başka bir insanın etrafında görürdüm. Çoğunlukla da katillerinin etrafında olurlardı.
Onları görebildiğimi anladıkları gibi de peşime takılırlardı. Bu yüzden insanların etrafında olmayı sevmiyordum. Grip bulaştırır gibi bana Garez hediye ediyorlardı.
Her gün yüz yüze gelip arkadaş olmaya çalıştığınız insanların tepesinde birden biten Garezler tabii ki de hoş olmuyordu. Çünkü bu arkadaşınızın bir şekilde birinin ölümüne sebep olduğu anlamına geliyordu.
Ne kadar inat etsem de zamanla insanların çevresinde olmayı bu yüzden bırakmıştım. Ama bu iyi bir şey değildi. Akıl sağlığınızı böyle kaybederdiniz. Kendinizi herkesten ve her şeyden izole ederek.
Kanallar belki de bu yüzden biriyle birlikte çalışmaya ihtiyaç duyuyordu. Kafayı yememek için. Bayan Jung grubu da bu sebeple kurmuştu. Psişikler ve kanalları bir araya getirebilmek için.
Açıkçası kime ne için yardım ettiğimizi bilmiyordum. Kendime bile yardım edemeyecek kadar zor geçiniyordum. Sadece Garezleri üzerimden atıp günü atlatmaya çalışıyordum. Başka türlü nasıl hayatta kalınır pek emin değildim. En azından on senedir bu şekilde stabildim.
Bu zamana kadar bir düzine psişik tanımıştım ama onun kadar inatla durumunu reddeden birini görmemiştim. Tabii ki de herkes bu durumu güle oynaya karşılamıyordu. Belki de kanallara göre durumları daha zor olabilirdi.
Biliyorum sürekli çevredeki her ruhu ve canavarı görmek ya da hissetmek yorucuydu. Yani sanırım öyleydi bunu sadece tahmin edebiliyordum. Yine de bu bokun içinde sanki sacede o varmış gibi davranması bencillikten başka bir şey değildi.
Tamam kesinlikle Samhain yaklaşırken Felix'i onun yanına göndermem aptallıktı. Kendi başıma halledebileceğimi söylemiştim ama en iyi ihtimalle bu süreçte bir tane Garez ile uğraşacaktım.
"Bugün izin günü Jisung. Düşünmeyi bırak." İki bira şişesiyle mutfaktan çıkıp kanepenin önüne geçtim. Elimdekileri televizyonun önündeki geniş sehapaya bıraktım.
Evimi seviyordum. Ufak bir stüdyo daire. Tek kişi için yeterliydi üstelik baktığım gibi etraftaki her şeyi görebiliyordum. Yani kapalı başka odalar ya da aşağı inmem gereken katlar yoktu. Yatak oturma odası ve mutfak her şey aynı yerdeydi. Böylece acaba diğer odalarda bir şey var mı diye düşünmeme gerek kalmıyordu. Çünkü Garezler dadanınca asla nereden çıkıp size kalp krizi geçirteceklerini bilmiyordunuz.
Mutfağa geri dönüp hazır pirinç paketlerini mikrodalgaya attım. Belki Bibimbap yaparım diye düşünmüştüm ama dolabımda sadece iki yumurta ve yarım bir süt şişesi vardı. En azından bir önceki uğraştığım işten sonra sevimli kadının bana hediye ettiği kimçi hala duruyordu.
Zil çaldığında keyifle girişe koşturdum. Diyafona basıp görüntüden gelen kuryeyi görüp otomatik kapıyı açtım. "Tavuk tavuk tavuk~" Tavuk ve bira. Boş bir gün bundan daha iyi değerlendirilenezdi.
Kapının gözünden bakarak kuryenin gelip gelmediğini kontrol ederek birkaç dakika bekledim. Merdivenden çıktığını gördüğüm gibi kapıyı tıklamasını beklemeden çabucak açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Kabuslar ✔️ (Minsung)
FanfictionÇocukluğundan beri asla görmemesi gereken şeylerle yaşayan Jisung peşinde sürüklediği intikam hırsıyla yanıp tutuşan bedenler tarafından yutulmak üzereyken ideallerine oldukça bağlı sıradan bir hayat yaşayan Minhoyla karşılaşır. - D*z yazı annecim b...