Yazıcıdan çıkmaya devam eden kağıtların ritmik sesiyle ayakta bekledim. Hayatım hiçbir zaman öyle çok da beklenmedik olaylarla geçmemişti. Memur bir anne babayla büyümüş bu sayede anneannemle daha çok vakit geçirmiştim.
Ailem dünyanın en sıradan insanlarıydı. Birbirlerini seven ama çok vakit geçirmeyen kişiler. Babam gırtlak kanserinden hayatını kaybettiğinde lisedeydim. Benim için zor bir dönem olmuştu tabii ama ailenin ilk çocuğu olarak abim her zaman daha fazla sorumluluk alan taraftı. Her şeyle o ilgilenmişti ve ustaca babamın yerini alarak yokluğunu doldurmuştu.
Bunun haricinde berbat bir kalp kırıklığı da yaşamamıştım. Annem eğitimli ve iyi para kazanan bir insandı. Kendine ait kitaplarla dolu bir çalışma odası olan kadın onun jenerasyonu arasında az bulunan bir şeydi.
Belki de bu sebeple hemcinsime ilgi duyduğumu söylediğimde hiç tepki almamıştım. Abim tüm andavallığıyla "Eee ne bekliyorsun. Madalya mı takalım sana?" demişti.
Tamam anneannem ve hayalet şakaları yapmayı oldukça seven abim sayesinde çocukken aşırı korkak biriydim. Ama bu korkular karanlığa uzun süre bakıp beyninizin size oynadığı oyunlarla kıyafet yığınını canavar sanmanız gibi basit şeylerdi.
Işığı açardınız ve aslında hiç olmayacak bir şeyi karanlık yüzünden öyle gördüğünüzü anlardınız. Şu son birkaç gündür yaşadıklarımsa hiç ışığı açtığımda yok olup gidecek gibi durmuyordu.
O beni eve bıraktığında Seungmin karşılamıştı. Kendi yarı zamanlı işinden dönüyordu ve aramalarımı açmadığım için biraz endişelenmişti.
Beni aradığında önümdeki motor kaskı takılı bilinmez kişiye yol tarif etmekle meşguldüm. Ama onunla ilgili her şey tuhaf ve garipti. Hatta bir an nereye gittiğimizi bildiğini sandım ve aşırı telaşa kapıldım.
İşte bu yüzden Seungmin'e mesaj atıp kapının önüne çıkmasını istemiştim. Ona kulüpten peşime ısrarla birinin takıldığını ama artık ilgilimi çekmediği için eve girmesini istemediğimi söyledim. O da genelde uyguladığımız taktiğe uyarak sevgilim gibi davranmak adına apartmanın girişindeydi.
Sadece en azından yalnız yaşamadığımı bilmesini istiyordum. Ama kolundan çıkardığı dikenlerle sanki bir transformers gibi dönüşen bu garip çocuğu ne korkutup kaçırabilirdi ki? Ne yapacaktım altıncı kattan atlayabilen birini yakalaması için polisi mi arayacaktım?
Motor durduğunda bu sefer daha dikkatli davranarak indim. Seungmin'i gördüğüm gibi neredeyse sevinçten ağlayacaktım. Sonunda karşımda normal biri vardı.
"Bekle." Motorun üzerinde kaldı ama gitmemem için ileri uzanıp kolumu tuttu. Önce ileri bakıp Seungmin'i izledi biran kafayı yeme seviyesine gelip bir şey gördüğünü sandım. Belki Seungmin de Seungmin değildi.
"Sence de konuşmamız gerekmiyor mu?" Sadece ne dediğini duyuyordum geriye dönüp yüzüne bakamayacak kadar korkmuştum. Cevap vermeyip kolumu çekiştirdim.
Arkadaşım tabii ki de ondan beklediğim üzere yanımıza gelmek için ileri atıldı. "Ben- ben hiçbir şey görmedim." diye cevap verdim. İstediğinin bu olduğunu düşündüm. Bir şeyler görmemiş gibi davranmamı ve unutmamı bekliyordu.
Seungmin karşıya geçmek için hızlı adımlarla yürürken çocuk sıkıntıyla nefesini verdi. Elimi bıraktığında refleksle geriye dönüp ona baktım.
"Bir şeyleri görmezden gelmen onların varlığını değiştirmez." Hiçbir duygu belirtisini anlamadan ona bakakaldım. Siyah motor kaskının camından gördüğüm tek şey altına korkudan kaçırmak üzere olan yüzümdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Kabuslar ✔️ (Minsung)
FanfictionÇocukluğundan beri asla görmemesi gereken şeylerle yaşayan Jisung peşinde sürüklediği intikam hırsıyla yanıp tutuşan bedenler tarafından yutulmak üzereyken ideallerine oldukça bağlı sıradan bir hayat yaşayan Minhoyla karşılaşır. - D*z yazı annecim b...