"Hadi! Keyiflen biraz." Leeji elindeki bira kupasını bana doğru uzattı. Tek bir kolunu boynuma sarmıştı bense sıkıntıyla başımı yana çevirip uzak durmaya çalışıyordum. Bardakları tokuşturmamız için ısrarla bekledi bende karşılık olarak basitçe vurup geri çekildim. "Morgda herkesin başına boktan şeyler gelir Minho."
Cinayet hakkında konuşmamıştım ama ona morgda olanları anlatmadan da duramazdım. Eğer gördüklerimin bir açıklamasını bulamazsam çıldıracaktım. "Şimdi baya tüm otopsi boyunca gölge köşede bekledi yani."
Bulunduğumuz ofis bölümü stajyerleri olarak morga inen ilk kişi olduğum için tabii ki de hikayem ilgi çekmişti. Öğle arasından sonra yukarı çıktığım gibi diğer herkes etrafımı sarmış beti benzi atmış suratımla da işler daha da ürkütücü bir hal almıştı.
"Oradaydı diyor ya işte çocuk! İşi gücü yok sana yalan mı söyleyecek?" Leeji sarhoşluğunda getirdiği bir özgüvenle diğerlerine çıkıştı. "Felaket korkutucu bir şey bu. Ya onu görebildiğin için peşine takılırsa?" Bay Kim'in stajyeri olan kız sözleriyle resmen içime su serpti.
Olayları birilerine anlatmak sandığım kadar da bana yardımcı olup içimi ferahlatmamıştı. Herkes şu an tonlarca ihtimalle beni deli gibi korkutuyordu ve ben kolay korkan biri değildim bile.
"Ne güzel konuşuyorsun ya. Korkudan bayılıp ölsün falan mı istiyorsun?" Oğlanın dediklerine karşılık kız tepkisiz kaldı. "Sadece söylüyorum."
Masanın sonundaki başka bir çocuk bilmiş bir şekilde konuya girdi. "Ruhlar yarım kalmış işleri olunca geri dönerler. Bence sadece tesadüfen görmüştür. Peşine falan takılmaz yani." Diğeri onunla dalga geçerek güldü. "Hadi ya Budist rahip başka ne biliyorsun aydınlat bizi." Masa espriye katılıp kahkaha atarken konudan uzaklaştım.
Yarım kalmış bir iş. Belki de katilini bildiğim için bana görünmüştü ve peşime takılacaktı. Ne saçmalıyordum ben böyle şeylere inanan biri bile değildim. Şu anda oturmuş geri dönen bir ruh hakkında konuşuyordum.
"Çok kafaya takma. Morg işte. İnsan her zaman bir şeyler görmek isteyince görür." Adının Seo olduğunu hatırladığım çocuk elini uzatıp omzuma doğru vurdu. En azından hala rasyonel düşünebilen biri vardı çünkü ben son üç günde yaşadıklarımla aklımın sınırlarında geziyordum.
Belki de kendimi bir şeyler göreceğimi o kadar çok inandırmıştım ki sonunda hayal gücüm karşıma bir şeyler çıkarmıştı. Bardağı kaldırıp birayı sonuna kadar kafaya diktim. "Sakin sakin!" Masadakiler ani çıkışıma karşı beni tutmaya çalıştı çünkü rutin haline gelen bu içki günlerinde herkes çok içmediğimi biliyordu.
"Çocuklar sessiz!" Büyükler tıpkı bir sınıfı susturur gibi gülüşümüzü bastırdı. Şu an önemli bir mesele konuşuluyordu. Sevgili bölüm başkanımız anısını on altıncı kere anlatmakla meşguldü.
İçelim ve her şeyi boş verelim kafasıyla tüm düşünceleri zihnimin arka köşesine ittim ve birayı kafaya diktim. "Shot shot shot!" Masanın ilerisinde bir kız ve oğlan couple shot yaparken sonunda benim hikayem ilgisini yitirdiği için oldukça mutluydum.
"Çok içme." Leeji'nin elinden kupayı aldığımda mızmızlandı. "Bugün ben de iyi değilim seni eve kim bırakacak?" Dudaklarını büzüp başını iki yana salladı sonra aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi.
"Sevgilim beni almaya gelecek!" Kendimi tutamayıp kahkaha attım. "Hassiktir oradan." Birayı içtikten sonra konuşmaya devam ettim. "Yine hayali sevgili falan mı yaptın kendine?"
"Yah!" Sinirle masanın altından ayağıyla bana vurdu. "Aysh." Bacağımı tutup bağırmamak için kendimi sıktım. "Ne vuruyorsun be! Yalan mı söyledim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Kabuslar ✔️ (Minsung)
FanfictionÇocukluğundan beri asla görmemesi gereken şeylerle yaşayan Jisung peşinde sürüklediği intikam hırsıyla yanıp tutuşan bedenler tarafından yutulmak üzereyken ideallerine oldukça bağlı sıradan bir hayat yaşayan Minhoyla karşılaşır. - D*z yazı annecim b...