Nefretin içindeki ışık

11 4 1
                                    

Bu "evet" kelimesi rüyalarımın adamını karanlık dünyamdan çıkarmam için yeterlimiydi. Denemeye değer miydi?

Evet

Artık onu göremeyeceğimi resmen ilan etmiştim. Ve bu bir gerçekti eminim oda benden nefret edecek bir daha beni görmek istemeyecekti ama bu onun için bir kurtuluş olurdu ben yalnızca ona zarar veriyordum. Bunu kafama iyice sokmam gerekiyordu biz asla birlikte olamayız. Annem her ne kadar sen ona aşık olmuşsun dese bile ve hatta öyle olsa bile eğer umut bağlar da birlikte olmaya kalkarsam hikayemiz sadece Leyla ile Mecnun'a dönmekten başka bir işe yaramazdı.

Gözlerimi hafif kolunun üzerinde gezdirdiğimde çürüğün küçüldüğünü gördüm. Sanırım ondan uzaklaşmam işe yaramış gibi görünüyordu eğer iki gün falan onu hiç görmezsem çürük tamamen yok olabilirdi. Ama Alp'ın bu inadı çürük hiç yok olmayacak diyor. Tabiiki bu kelimeden sonra bırak inadı artık gözünün içindeki toprakta çürüyüp cesedimin böceklere yemek olmasına bile izin vermeyeceğini biliyordum. Oradan ayrılmak için arkamı dönüp gitmeye başladım. Bunun hala bir hata olup olmaması arasında gidip geliyordum. Ama artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim.
Yürürken önümü kesen bir adet Alp vardı. Gerçekten onu anlayamıyordum ona karşı bu kadar ağır konuşmama rağmen nasıl hala yanıma gelmekte bu kadar ısrarcı olabiliyor. Telefonumu çıkartıp yüzünün tam karşısında iki yana salladım.

—İllaki polisi mi aratacaksın? Bu kadar ağır konuşmama rağmen nasıl bu böyle yüzsüz olabiliyorsun? Senden nefret ediyorum, I hate you (ay heyt yu), ich hasse dich (iş hase diş), aku menmenicmu (aku mımbıncimu), jeg hater deg (ye hote dey), ez nefrete dikim (ez nefrete dikım), 我恨你 (wö he ni), あなたが嫌いです(anadaga kirau desu), 당신이 싫어요 (dangşini şiloyo) anlaman için daha kaç farklı dilde söylemem gerekiyor.
—Benden nefret etmenin bir sebebi olmalı. Hiç bir insan sebepsiz yere birinden bu kadar nefret edemez. Bana sebebini söylersen seni rahat bırakırım. İstediğin gibi gözüne bile görünmem.

Yine bir cevap arayışına girmek üzereydim. Peki bu arayışta bir cevap bulabilir miydim? Hiç sanmıyorum. Ondan bu kadar nefret edebileceğim bir şey yapmadığını ikimizde biliyoruz. Bu yüzden geçerli bir sebep bulmak yerine herhangi bir şekilde bu durumdan kurtulmak kulağa daha mantıklı geliyor.

—Sana hesap vermek zorunda değilim. Çekil yolumdan.

Hayır anlamında başını sağa sola salladı gittikçe sinirlenmeye başlıyordum ve daha fazla burda kalırsak bunun nereye varacağını bilmek bile istemiyorum. Artık bu bitmek bilmez bir savaşa dönüşmüştü. Ondan uzaklaşıp denize daha fazla yaklaştım oda beklediğim gibi tam karşıma geçmiş beni izliyordu. Ellerini omuzlarımı tutmak için kullanmıştı ama sert veya sıkı değildi gayet nazik davranıyordu. Ormandakine kıyasla şu an oldukça centilmen denilebilirdi. Ama bu onu bir İstanbul Beyefendisi yapmazdı.

—Elbette bana hesap vermek zorunda değilsin. Tabii sürekli karşına çıkmamı istemiyorsan.
—Sana onca şey söyledikten sonra şu buzdan kalbini biraz olsun çatlatmayı başaramadım galiba.
—Başaramıyor değilsin.

Son cümlesi kalbimi nedensizce sızlatmıştı. Sanırım birbirimize sadece zarar vermekten ve kırmaktan başka bir şey yapmıyorduk. Böyle olması gerekmezdi burdan gitse kimse zarar görmeyecekti. Tekrar koluna baktığım zaman küçülen çürüğün yavaş yavaş büyüdüğünü görüyordum. Sonunda dayanamayıp telefonumu denize fırlattım ve sesimin yükselmesine engel olamadan bağırmaya başladım.

katil kimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin