Her zaman insanın istediği şeyler olmaz hayatta. Bazen istediği bir şeyi verirken bazen de istemediği şeyleri verir. Peki ya ikisi birden olmaz mı? Şu anda bana ikisi birden verilmişti. Alp ile birlikte olmak isterken aynı zamanda istemiyordum da. Ondan uzak kaldığım zamanlar özlüyorum fakat yakın olduğum zaman ise onun için endişeleniyorum, hayatı için.
Birinin hayatı için başka birini feda etmek doğru mu?
-Sana inatçı olduğunu söylemiş miydim?!
Ciddi bir tavrı olsa da sesinde ki alaycılık fark ediliyordu. Zorla da olsa arabasına binmek zorunda kalmıştım ayrıca nereye gittiğimize dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Onun hakkında en sevdiğim şeyi, gereksiz soruları sormamasıydı. Cem ve dedektif Ali bu kuralları tamamen ihlal ediyordu.
-Defalarca!
Suratımı olabildiğince somurtkan ve sert yapmaya çalıştım, sesimi ise otoriter. Şehir merkezinden iyice uzaklaştığımızda gecekonduların olduğu yerlere gelmiştik. Beni neden böyle bir yere getirdiğine bir türlü sebebiyet veremiyordum. Alp ikinci sorusuna geçti.
-Hiç böyle bir yerde yaşadın mı?
Yüzümü ekşitip küçümseyici bir tonda;
-Burda mı? Asla. Böyle yerlerde yaşayan insanları anlamıyorum. Bu konumda olmalarının tek sebebi kendi gelecekleri yerine şimdiyi düşünmeleri. Sonuç olarak bu hayat onlara layık görüldü.
-Ben de burda yaşamıştım, bir zamanlar.Bu cümleyi tereddüt edercesine söylerken gözlerimi kaçırdım. Her ne kadar kalbini kırmak hedefim olsa da bu planıma dahil değildi. İstemeden olmuştu. Bir süre hiçbir şey söylemeden ikimizde yola odaklandık. İçimde hafif vicdan azabı duysam da bunu önemsememek en iyisiydi. Zaten yapmak istediğim şey bu değil miydi?
'Of Ahu, kendini boşuna avutuyorsun. Bu sefer fazla ileriye gittin.' Alp bunu belli etmiyor olsa da eminim benimle ilgili hayal kırıklığına uğramıştı.
Biraz daha ilerlediğimizde gecekondularının olduğu yeri de geçmiştik. Yedi-sekiz kilometre kadar sonra dağ yoluna giriş yaptığımızda ona nereye gittiğimizi soracaktım ama çekiniyordum. Ondan önce aramızda ki bu gerginliği her zaman ki gibi yapmalıydım.
-Ben bilmiyordum.
-Neyi?Diye sorunca sadece yola odaklandığını ve her zaman ki gibi bakmadığını fark ettim.
-Geçmişte öyle bir yerde yaşadığını.
-Eğer beni kendinden uzaklaştırmasaydın, her sevgilinin yaptığı gibi sende benim hikayemi öğrenebilirdin ve tabii ki bende senin.
-Ya..
-Neyse boş ver Ahu. Ne de olsa bu senin kişiliğinin bir parçası. Artık kabullenmeliyim. Ben seni olduğun gibi seviyorum. Zaten seni özel yapanda bu, başkası gibi davranmaman. Nazik olmaya çalışmıyorsun çünkü değilsin veya kibar. Yumuşak ve dikkatli davranmıyorsun çünkü yapamıyorsun. Bunu denedin mi bilmiyorum ama hayal edince beni kahkaha tufanı kaplıyor. Düşünsene, nazik, kibar, anlayışlı ve sevgi dolu birisin, inan hayal bile edemiyorum.Sözümü kestiğine sinirlensem de nihayet beklediğim gülümseme yüzüne yerleşmişti. Sanırım onu ilk defa böyle gülerken görmüştüm. Bu gülümseme içimi ısıtmasıyla beraber beni tüm olumsuz düşüncelerden arındırmıştı. Resmen beni bu dünyadan alıp bambaşka bir evrene ışınlamıştı eğer öyleyse hiç ayrılmak istemiyorum buradan. Sonsuza kadar mutlu ve birlikte yaşamak kadar güzel bir şey olamaz. Hayatımın geri kalanını bu evrende tutsak olarak geçirsem bile, tutsaklığım böyle olacaksa hiç sorun olmazdı benim için.
Sanki bir şeyi hayal ediyormuş gibi kısa bir anlığına boşluğa baktığında, kahkaha atmaya başladı. Gözünün önüne beni getirdiğine şüphe yoktu. Ben de kendimi öyle hayal edince sesli bir şekilde gülmeye başladım. Uzun zaman sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
katil kim
Mystery / ThrillerRüyalar ve gerçek dünya birbiriyle ilişkili midir? İşte bir kız bunu anlamaya başlar ve korkuyu, dehşeti, aşkı ve ihaneti bir arada yaşar. Ölümlerin önlenmesi gerek ama nasıl? Birinin yaşaması için başka birinin ölmesi gerek.