-Ahu, hadi gel seni buradan götüreyim. Şu an hiç iyi görünmüyorsun.
Endişeli sesini duyduğumda birden irkilip ona baktım. Burada olduğunu tamamen unutmuştum. Aklım başka şeylerle meşguldü.
'Öldürmek mi, öldürmemek mi?'
Hava aydınlık olmasına rağmen benim için karanlıktı. Korkmamalıydım. Artık bu işe bir son vermeliydim, içimdeki son ışığı saklayıp zamanı geldiğinde ortaya çıkarmalıydım.
-Hayır, seni kaç defa uyardım ben sana yalnız tehlike getiriyorum. Keşke beni biraz dinlesen.
-Keşke sende bana gerçekleri anlatsan.İçim cehennemde yanan alev gibi dışım ise kutuplardaki buz kadar soğuktu. Hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Hiç bu kadar iğrenç hissetmemiştim.
-Sana söyledim, zamanı gelince söyleyeceğim.
Bağırarak konuşuyordum fakat rüyalarımın adamı bağırmamasına rağmen cümleleri tiz bir çığlık gibi kulaklarımı acıtıyordu.
-Belki de senin zaman algınla benim algım farklıdır. Çünkü söylediğin bu zaman hiç gelmedi.
-Evet haklısın zaman algılarımız farklı sanırım, seninki biraz yavaş çünkü daha dün nezaretten çıktığını hatırlatırım yoksa hafızanda mı sorun var!?Aramızdaki gerilim neredeyse kopmak üzere olan lastik kadar hassastı. Yükselen sesimle beraber oda bağırmak zorunda kalmıştı çünkü rüzgar artıyordu ve sesini bana duyurması gerekiyordu. Onunla burada bağırıp tartışmak tamamen anlamsız ve zaman kaybıydı. Bu sadece onu ölüme yaklaştırıyordu, yok olmaya.
-Yalnızca ben istediğimde yanına gelirim bu kadar basit. Ne olursun gerçekten çok yoruldum beni anlamanı istiyorum.
Bir kez daha şansımı denemek istedim ve son kez onu uyardım. Artık gerisi ona kalmış ölmek ya da ölmemek onun seçimi, ben gerçekten yoruldum.
-Seni anladığım için buradayım. Yorulduğunu çok net görebiliyorum, desteğe ihtiyacın olduğunu. Madem ki istediğin bu, fikirlerine saygı göstereceğim ama senden uzak kalmanın gerçekten zor olduğunu bil. Bu yüzden fazla uzun sürmesin yani beni istemen, fazla uzun sürmesin.
Sonunda onu ikna etmiştim hedefimin bir kısmı tamamlanmıştı peki ya diğer kısmı, tam bir umutsuzluk, bir fiyasko.
Gitmek üzereydim ki Alp arkamdan seslendi. Yine dönüp dolaşıp en başa geleceğimizi sandım ama öyle değilmiş, sanırım.
-Merak ettiğim bir şey var, dileğin nedir sen bana geldiğinde, gelmek istediğinde gerçekleşmiş halde görmeni isterim.
Sineme keskin bir acı girdi. Suretime hüzünlü bir tebessüm, gözlerime kederli bakışlarımı ekleyip onun hafif çekik, anlamlı, koyu kahverengi gözlerine baktım.
-Üzgünüm rüyalarımın adamı ama dileğim asla gerçekleşmeyecek bir hayalden ibaret.
-Rüyalarımın adamı demek, bende bir tek sana isim takan bendim sanıyordum yalnız değilmişim ay.Boğazım düğümlenmesine rağmen konuştum ve ona cevap verdim fakat yüksek sesle konuşmak zor olduğu için onun yanına yaklaştım ve daha sakince demeyi tercih ettim.
-Neden ay?
-Karanlık bir geceyi aydınlatan güzel bir yüzün var.
-Ben asla karanlığı aydınlık yapamam.Bana dediği şeyi umursamadan çekip gitmek tam benim yapacağım bir davranıştı ama bu sefer öyle yapmadım biraz ona bakmak istedim.
Ne yapıyorum ben burada, gitmem gerekiyor. Benim yüzümden rüyalarımın adamının çürümesine izin veremem. Bu nedenle koşmaya başladım, umutsuzca. Yine zaman tekerrür ediyor. Çantamdan telefonumu çıkarıp Cem'i aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
katil kim
Mystery / ThrillerRüyalar ve gerçek dünya birbiriyle ilişkili midir? İşte bir kız bunu anlamaya başlar ve korkuyu, dehşeti, aşkı ve ihaneti bir arada yaşar. Ölümlerin önlenmesi gerek ama nasıl? Birinin yaşaması için başka birinin ölmesi gerek.