Sabah güneşin gözlerimi kamaştırmasıyla uyandım. Yatakta oturur pozisyona geçip esnemeye başladım. Rüya ile uyanmamış olmanın sevinciyle bugünü normal bir şekilde geçirecektim. Aklıma hiçbir şey getirmeyecek, düşünmeycektim. Herkes gibi şirkete gidip işlerimi halledip herkes gibi eve gidicektim veya alışverişe çıkacaktım.
Sıcak bir duşun alamayacağı şey yoktur.Yataktan kalkıp banyoya doğru gitmeye başladım. Geceliğimi çıkarttıktan sonra yere atıp duşa girdim. Su vücudumu yavaş yavaş ıslatıp sıcaklığıyla yumuşatırken şampuanı alıp elimde köpürttüm. Biraz rahatlamaya ihtiyacım olduğu için parmaklarımla saç diplerime hafif masaj yaptım.
Son olarak durulanıp çıktım. Odama geçtiğimde gardroba girip kıyafetlerimi seçtim. Siyah pallazo pabtolonumu üzerime geçirip birde siyah tişört giydim kombini tamamlamak adına beyaz ceket giydim.
Kapımın tık tıklanmasıyla "Girebilirsin" dedim. İçeri girenin Cansu olduğunu görünce gerilmeye başladım. Bir şey demeden ayna karşısına oturdum. Tarağı alıp saçımı taramaya başladım.
-Kahvaltı için çağırmaya geldim.
-Şu anda hazırlanıyorum, iş için! Kahvaltımı dışarıda yapacağım. Beni beklemeyin.
-Ahu artık benden uzaklaşıyorsun!.Cansu ne zaman benimle konuşsa hep böyle hissediyorum. Belkide annemin dediği boşluğu Cansu yaratmıştır. Alp ile bir alakası yoktur. Peki ben kimseyi öldürmeden nasıl engel olacağım ki. Hâla öldürmek için güçlü olup olmamı kendi içimde tartışıyorum. Bunca zaman yanımda kalan, benimle yaşayan bana dostluk yapan birini öldüremem. Bu bağı kesmek o kadar kolay değil!. Mutlaka başka yolu vardır eminim...
Umarım... Çünkü başka yolu yoksa güneşin denize yansıttığı kızıllık ile boğulup gidecektim.
-Senden uzaklaştığımıda nerden çıkardın?
Yanıma yaklaştı aynadan onu görebiliyordum ellerini omuzlarıma koyduğunda kendimi çok fazla gergin hissetim. Ayna aracılığıyla gözlerime dik dik bakıyordu ama ben gözlerindeki çocukluğu, saflığı görüyordum. İçindeki derinliklere, içindeki katile inemiyordum. Aklım hâla almıyordu böyle biri nasıl katil olabilirdi?
-Her şeyinden belli. Her hareketinden bunu anlayabiliyorum. Mesela benimle daha az yemek yemenden benimle daha az vakit geçirmenden bana olan hâl ve hareketlerinden, sana yaklaştığımda ne kadar gergin olmandan.
Biraz konuşmasına ara verdi. Her sözü gerçekti. Acaba anlamış mıdır? Onun lanetin sahibi olduğunu bildiğimi biliyor mudur acaba? O kadar kötü rol yapıyorum ki anlamaması imkansız zaten. Kafasını eğip biraz daha yaklaştı ama bu sefer eski denizinden eser yoktu. Bu bakışları birine benzetiyorum ama kime? Tam bir katili andırması akıl alır gibi değildi. O saflıktan, çocukluktan çıkıp sert, tehditkâr hale nasıl dönebiliyordu. Bakışları beni öylesine deliyorduki resmen delik değişik olmuştum. Kasılmamış tek bir yerim kalmamıştı. Ara verdiği konuşmasına devam ederek.
-Şu anda da olduğun gibi. Peki neden neden kendinden korkuyorsun ki?
Bu cümle... Bu ses...
Etraf yine kararmaya başladı. Ortaklık karanlık olmaya başlayınca ben daha fazla geriliyordum. Aslında Cansu değilmiş tabii ya ben şu anda bir rüyadaydım. Her geçen saniye Creatura(kreatura) tuttuğu omzumu daha fazla sıkıyordu. Hareket edemiyordum sanki beni kontrol ediyormuş gibi. Ben ona korkuyla bakarken o bana dehşet verici bir şekilde bakıyordu.
Aynadan gözlerinin siyaha dönüştüğünü görüyordum nefesi o kadar pis kokuyordu ki arkam dönük olsa bile kokusunu alabiliyordum hâlbuki az önce hiç kokmuyordu. Dayanamayıp ayağa kalkmaya çalıştım ama omzumdaki baskı yüzünden kalkamadım. İzin vermiyordu. O kadar güçlüydü ki ne kadar uğraşsamda küçücük bir kıpırtı bile gerçekleştiremiyordum.
Etraf o kadar sessizdi ki açılan kapının gıcırdaması odanın her köşesinde yankılanmıştı. Tek görme kaynağım olan ayna, kapının karşısında olduğu için giren kişinin annem olduğunu gördüm. Bir şeyler ters gidiyordu olması gerektiği gibi değildi. Benim tanımadığım birini görmem gerekirken tandığım birisini heleki annemi görmem oldukça tuhaftı.
Creatura (kreatura) bana hiç de dostça olmayan bir şekilde gülümserken saçlarının aynı benim gibi koyu kahverengiye döndüğünü teninin bir ton daha koyulaşması gözlerinin bademleşmesi, boyunun biraz daha fazla hızlı uzaması, giydiği giysi. Geçen gördüğüm rüyada da olduğu gibi aynı ben olmuştu. Aradaki tek fark göz renginin içinde bulunduğum karanlık dünyam kadar simsiyah olmasıydı. Belkide gözlerindeki siyahlık benim zifiri karanlık dünyamı temsil ediyodur.
-Bırak.!
Tedirginlik ile söylediğim bu kelimeyi yerine getirecek miydi? Beni bırakıp engel olmama izin verecek miydi?
-Kurtulup uyanmak mı istiyorsun? O zaman onu öldürmeme bir şey demeyeceksin.
Yüksek ve hırıltılı sesi, kulağa oldukça korkunç geliyordu. Bana benzeyen suratında siyah damarlar belirdiğinde tüylerim diken diken olmuştu. Sanki bütün kanım içime çekilmiş gibiydi. Omuzlarımdaki baskı kalktığında anneme doğru gidiyordu. Elinde yine her zamanki bıçağı vardı. Ona doğru yavaş yavaş yaklaşıyordu. Ama bu annemin umrunda değilmiş gibiydi. Annem ölmekten hiç korkmuyormuş gibi görünüyordu. Creatura (kreatura) bana dokunmamasına rağmen ne arkamı dönebiliyor ne de parmağımı bile kıpırdatamıyordum. Sanki beni uzaktan kontrol ediyormuş gibiydi. Artık anneme yaklaşmıştı tek yapacağı şey;
Saplamak...
-Dur!.
Birden elini havaya kaldırdı ve bıçağı annemin boynuna hızlı bir şekilde sanki bir sebze doğruyormuş gibi acımasızca kesti. Kan aynı zamanda benim görme kaynağım olan aynaya da sıçramıştı. Yerdeki beyaz halı kanla kırmızıya boyanırken ben sadece dur diyerek bağırdım çünkü tek yapabileceğim şey buydu kalkamıyordum, hareket edemiyordum sadece bağırmakla yetiniyordum. Annemin kanıyla kirlenmiş olan bıçak Creatura (kreatura) ile birlikte kayboldu.
Creatura'nın (kreatura) kaybolmasıyla üzerimdeki baskı kalktı kendimi kuş tüyünden bile daha hafif hissediyordum. Sanki ellerimi iki yana açıp camdan atlasam uçacakmışım gibi. Annem yere yığılırken onunda aynı Creatura (kreatura) gibi şekil değiştirdiğini gördüm. Saçları güneş kadar sarı, boyu selvi kadar uzun, gözleri gökyüzünü anımsatan mavi, yanakları ve burnu toprağa serpilen tohum gibi çilli bir hâle dönemeye başlamıştı. (Medyada var) İşte o zaman anladım hepsi creatura'nın (kreatura) bir oyunuydu.
Ama beni etkisi altına almayı ve korkutmayı çok iyi başarmıştı, özellikle de Cansu'nun kılığına girerek. Zaten Cansu'nun kılığına girmesi olasıydı. Lanetin sahibi olan kişi o, yani Cansu!. Maalesef artık ona ne dostum diyebilirim ne de kardeşim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
katil kim
Mystery / ThrillerRüyalar ve gerçek dünya birbiriyle ilişkili midir? İşte bir kız bunu anlamaya başlar ve korkuyu, dehşeti, aşkı ve ihaneti bir arada yaşar. Ölümlerin önlenmesi gerek ama nasıl? Birinin yaşaması için başka birinin ölmesi gerek.