-15-

6.7K 530 198
                                    

Bazı insanlar gidişleriyle çok kişi yaralar.

Bazıları gelişleriyle.

Bazıları yaşattıklarıyla.

Üçünden de nasibimi almıştım ama en çok yaralayan başkalarının yaşattıklarıyla bırakıp gidişleriyle yaralayanlardı.

Ben Koray'a, Bedirhan'a, Harun'a, Oktay'a diğerlerine olduğum kadar kırgın değildim. En çok acıyanlar onların açtığı yaralar değildi. En çok acıyan arkadaşım sandıklarımın beni tüm bu acıyla ortada bırakmasıydı.

Melek'e bu yüzden fazla kırgındım mesela. Çünkü bana yaşatılanla bırakıp gidişiyle yaralayandı o. Benden gidişiyle göğüs kafesimde hiç sönmeyecek bir yangın başlatmıştı. Kırgınlığım yediğim yumruğa değil, yediğim damgaya değil. Benim kırgınlığım tüm bunlarla beni baş başa bırakanlara.

Arkadaşım sandığım insanlara bana yaşatılanları anlattığımda canım yandı, ama ertesi gününde arkadaşlarımı yanımda değil de karşımda görünce canım yanmakla kalmadı, benim canım yerinden çıktı. Yüreğim ellerinin arasında sıkışıp kaldı. O eller zorbaların değildi, o yüreği sıkan benim arkadaşlarımdı. Zorbaların somut yumrukları arkadaşlarımın sözleriyle attığı yumruklar kadar can yakmamıştı.

Kabuslardan titreye titreye uyandığımda zorbalarımdan çok arkadaşlarıma lanet ettim ben. Güvendiğim denizde boğuldum çünkü. Bilmediği bir yerden gelen zarar değil, ezbere bildiğini sandığı yerden gelen zarar daha çok yakar insanın canını.

Titreyerek uyandım. Titrememi durduramadım kabuslarımdan uyandığımda. Geçmedi, zangır zangır titredim ve yazın en sıcak günleriydi. Hava soğuk değildi ama içimin titremesi hiç durmadı.

Diğerler kadınlar gibi gözükmediğime çok ağladım. Kabuslarımda canavar olurdum, bazen titreme sebebim bu kabuslar olurdu. Çirkin, yaralarla dolu mide bulandırıcı bir kadın olarak gördüm hep kendimi. Şanssızdım çünkü bedenimdeki ilk yarayı açan da ben değildim. Henüz dokuzumdayken de bedenime yaralar almıştım çokça. Vücudumda çizgiler yoktu, ısırık izleri, kızarıklıklar, morluklar vardı sadece. Her şey onlarla başladı, çiziklere döndü zamanla. Çizikler de tüm bedenimi doldurdu, tenimi göremedim ben yaralardan.

Şimdi karşımdaki bu küçük kız çocuğunun pamuk gibi yumuşak, pürüzsüz bedeniyle istemsizce dudaklarımda bir tebessüm peyda oldu.

Hep böyle kal, pamuk kızım.
O sarı saçlarına herkes hayranlık duyduğunda benim gibi birileri dokundu diye nefret etme onlardan.
Sen hep temiz kal, sen hep masum kal.
Vücudunda en ufak iz olmasın hayatından bir süre sonra çıkacak insanlar yüzünden.
Sen en çok kendini sev, benim gibi olma.
Uzat o güzel sarı saçlarını, dokundular diye kazıtma.
Yaralama bacaklarını, dokundular diye acıtma.
O hasarsız kalbin hep öyle kalsın senin,
Başkalarını iyileştirmek uğruna kendi yaralarına kör olma.
Başkalarının hasarsız kalbine koşma.
Yara sarayım derken kendi yaralarını unutma.
Ama umarım sen hiç yaralanmazsın, pamuk kızım.
Çünkü en ufak yaranın bile zihinde nasıl kargaşalara sebep olduğunu biliyorum.
Gülüşünün ardında büyük bir yıkımla gezme.
Gerçek bir gülüş olsun o pembe dudaklarında sadece.
Başkalarının sahte ilgisi için kendinden ödün verme hiç.
Hayatın zorluklarını dilerim hiç görmezsin.
Bazı şeyler bize bazı dersler verir ama o derslerden çok, sana bırakılan psikoloji belirler senin hayatını, işte bu yüzden seni hiç yormasın hayat.
Çünkü en ufak sözün bile zihinde büyük bir yeri vardır, dilerim o sözleri hiç duymazsın.
Hiçbir anının unutulmayacağını biliyorum, umarım sen hep iyi anılarda kalırsın.

Ruh CinayetleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin