Bazen aptal olmak acıdan uzak tutar.
Bazen körleşmek, sesi kısık, rezil bir toplumun parçası olmak ruhu yara almaktan korur. İpin ucu bize değmedikçe.
Çünkü gözünüzü açtığınızda göreceklerinize sessiz kalmak da, çığlık atmak da iyi sonuç vermez.
Sessiz kalışlar vicdanla sınar.
Çığlık yalnızca bir kez atılır. İkinci çığlık atıldığında çoktan susturulmuş olursunuz.
Yıllarca karanlıkta yaşamış insanları ışığa alıştırmak zordur. Işığa uzanan eller kesilir, çığlıklar susturulur. Rezil toplumlarda sadece susulur.
Ve daha rezili de susturulmaya mahkum edilmiş ebeveynlerin içinde ses çıkartmaya çalışmaktı. Çünkü onlarla susmayı öğrenirsiniz, ses çıkartmak yalnızca kendi kafesinizin ardında bir hayat olduğunu gördüğünüzde mümkündür.
Belki de yaşayamadıkları hayatların acısını, temiz zihinleri kendi kötü zihniyetlerinde boğarak çıkarıyorlardır.
Çünkü öyle korkaklardı ki, cesareti olanları cehaletle bastırmaya çalıştılar.
Annem de, babam da, ben de aynı kuyudaydık. Aynı karanlığı paylaştık ama ben kuyunun içine sızan küçücük ışığı görmek istedim. Onlar karanlıktan çıkmaya korktular, ışığa alışmaktan korktular yalnızca.
Yıllarca karanlıkta kalmış insanları aydınlığa çekmek zordu.
Ben ışığı merak edip kuyumdan çıkabildim, onlarsa karanlığa öyle alışıktı ki, öyle korktular ki.
Bu yüzden beni bastırmaya kalktılar.
Belki de bir tür kıskançlıktı bu. Yaşayamadıklarını yaşamak kızdırdı onları belki de. Bu yüzden ben de engellendim.
Sonra ben gittim, onları o kuyuda bıraktım.
Annemse o kuyuda, o karanlığın içinde can verdi.
Babam ise karanlıkta bırakmaya çalıştığı kız çocuğu tarafından öldürüldü. Kendi karanlığıydı onu da öldüren.
Ve en çok canımı yakan karanlığa alıştırılmış milyonların oluşuydu. Birileri o cehalet kuyusundan çıkamadı ve topluma sızdı. Ve bizlerin kabusu oldu.
En çok da yazdıklarımın böyle insanlar tarafından okunması korkuttu beni. Yazdıklarımın ailesi tarafından cehaletle büyütülmüş birileri tarafından anlaşılmayacağının bilincindeydim çünkü. Tepki almaktan, o insanları tekrar görmekten korktum. O insanlarda kendi ailemi görmekten korktum.
Farkındalık yaratabilecek bir kitap olmasına rağmen zihniyeti pislerin okumasını istemedim kitabı. Vazgeçiremeyeceğimi biliyordum. Ve onların yazdıklarımı okuduğunda bana tepki göstereceğini, aynı acıyı paylaştığım insanları bastıracağını biliyordum.
Çok korktum. Hala korkuyorum.
Ama karşımda gördüğüm adam iyi ki yazmışım, dedirtiyor bana.
"Bak, iyileştirmeye çalıştığın yaralar, adam. Bu yaralar değil sebebini, dünyayı da yok etsen geçmez." Demiştim bir keresinde.
Geçiyormuş.
Geçiriyormuş.
O adam dünyayı yok ettiği için değil, varlığı geçiriyormuş o yaraları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Cinayetleri
Teen Fiction"Ya kimsin sen? Amacın ne senin, derdin ne? Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum." Hıçkırıkların arasından zorlukla konuşurken başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bakışları garipti. Az önce birini öldürmemiş gibi, masum bir adammış gibi. Üzülmüş gibi. "B...