İyi bayramlar, şimdiden okuyan gözlerinize sağlık, beğenirseniz yıldıza bastığınızda beni çok mutlu edersiniz ❤️🩹🫂🍭
Ev.
Ben ilk defa gerçek bir evdeymiş gibi hissettim. Doğduğumdan bu yana sevgiden aciz, alçısı bile olmayan bir evde huzurlu hissetmek zaten pek mümkün değildi. Büyüdükçe içimde sevgiden yoksun bir çocukla yalnızca nefes aldım. O çocuk benden sevgi bekledi, ilgi, merhamet bekledi ama başka insanların düşünceleri uğruna onu bir köşeye ittirip kaçtım. Sokak sokak dolaşıp bir ev aradım bazen. Büyüyüp yetimhaneye gittim. Orası da geldiğim yerden farklı değildi.
Reşit oldum ve kendi paramla bir dairem oldu. O eve girdim ama geçmişi geride bırakamadım, hepsi benimle eve girdi ve ben yıllarca kendimle savaş verdim. Kendi kendimi yaraladım çoğu zaman.
Geçmişimi de evime alınca onlarla yaşamaya mahkum kaldım ve o geçmiş bana yüzbinlerce kelime yazdırdı. Yazdıklarım kendi içimde daha büyük savaşlara sebep oldu ve kendi kendimi kanatmaya devam ettim.
Sonra dayanacak gücüm kalmadığında sokaklara attım kendimi. Yine ev aradım. Bulamazsam o zaman kendimi öldürecektim. Gözlerim kapandığında başıma gelecekleri bilsem yine orada kalmayı seçerdim ben.
Ben Bulut'u gerçekten ev yaptım kendime. Biliyorum, bazen sadece kollarımı başımın üzerinde birleştirip kendi evimi yaratmam gerekir çünkü bu en güvenlisidir, beni terk etmez ya da beni kapı dışarı etmez.
Ama kapı dışarı edilsem de o kırık dökük evi de anlayabiliyorum ben. Yıkıldı yıkılacak ama yine de bana bir ev olmaya çalıştı, biliyorum. Duvarına biraz sert vurduğumda o enkazın altında kalacağımı biliyordum. Çok sert vurduğumu da biliyorum. Onu biliyorum çünkü aynı acıyı çektim. Yıkılmadan önce beni dışarı attığını da biliyordum. Yıkılışına şahit olmamam içindi belki de.
Ama üzerime yıkılacağını bilsem de o evde kalmaya hep devam ederdim ben. Kırık dökük olması beni ondan hiç soğutmadı. Çünkü kapısı kilitleniyordu, biliyordum. Bazı evlerin dışı sağlamdır ama bir kapısı olmaz, giren çıkanı belli değildir, güven vermez. Bazı evlerse alçısız, döküktür ama o kapılar kilitlenir ve tek bir sahibi olur. İşte ben de öyle hissetmiştim Bulut'layken.
Birbirimizi tekrar bulsak da bulmasak da benim her daim evim konumunda olacağını biliyordum. Ona 'ev'den başka sıfat yakışmaz çünkü. O ya bal olur ya da ev.
Kırık bir evin kırık ruhu olurdum ve bunu hiç sorun etmezdim, etmedim.
Ama bu ruhsuz evin paramparça ruhu olarak kalmak fazla can yakıcıydı.
Dışarıdaki onca kiralık lüks evlere karşılık ufak bir sarsıntıda yerle bir olacak bir eve bağlanmak kimine göre yanlış olabilirdi belki. Ama diğer herhangi bir ev bana kırık evin yaşattığı huzuru yaşatamazdı, bilirdim.
Kırık adamın şifa gibi sesi kulaklarıma dolarken boğazımdaki yumru heyecandan, ve onsuz geçip giden haftaların acısıyla büyümeye başladı.
"O halde gözünü dört aç bal kızım. Belki bir adam kalbinden öpmeye geliyordur." Yemin ederim, kalbim durdu. Tuttuğumu bile fark edemediğim nefesim dudaklarımdan bir tebessümle çıktığında aynı anda yanaklarımdaki hafif gıdıklanma ve ıslaklıkla akan yaşları fark ettim. Üç haftadır kendi evimde bir yabancı oluşumu unutup onun sesiyle onun yanında olduğumu düşledim. Sesi bile beni büyük düşlere iterken karşılık olarak tek kelime edemedim. Sadece en son paramparça duyduğum o sesinin biraz olsun iyi geldiğinin sevinciyle gülümsüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Cinayetleri
Teen Fiction"Ya kimsin sen? Amacın ne senin, derdin ne? Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum." Hıçkırıkların arasından zorlukla konuşurken başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bakışları garipti. Az önce birini öldürmemiş gibi, masum bir adammış gibi. Üzülmüş gibi. "B...