2×7.B

44 26 0
                                    

Medya: Ava

••|Güç|••

(Günümüz)

   Bunlar ne demek oluyordu, neler dönüyordu? Rheta gelecekte bir savaş olduğunu savunuyordu. Ve bunun Kara Lord'un, Hector'un yani Hunter'ın babasının yapacağından da emindi. Daha da şaşırtan kısmı ise, Hunter ve Ava'nın üvey kardeş olmasıydı. İçimi acıtan olaylar da vardı elbet...

    Kafam iyice karışmıştı. Cevapsız sorularla tıkanıp kalmıştım. Sorular etrafımda dört dönüyordu. Bütün bunlardan arınabilmek için derin bir nefes almıştım. Etrafıma bakındım tekrar. Sonra nerede olduğum tekrar aklıma geldi.

"Burada ne arıyorsun sen!" diye gür sesle bağırdı öfkeli ve sert bir ses. Bu senin kime ait olduğunu çok iyi biliyordum. Gerilmiş vücudumla beraber arkama döndüm. Hunter, kollarını göğsünde kenetlemiş, öfkeyle parlayan sinirli gözlerle bana bakıyordu.

"Ben..." Ne diyeceğimi bilememiştim anlık şokla.

"Sen, evet?"

Etrafıma bakındım tekrar. Konuyu benden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Sonra vücut parçalarını görünce dağıtacak bir konu bulduğumu fark etmiştim.

"Asıl... Bu vücut parçaları ne arıyor?" diye sordum hesap soran bir sesle.

"Bundan sana ne? Sana mı kaldı bunu sorgulamak?" dedi. Aslında haklıydı. Sıkıntılı bir nefes aldım.

"Burada ne arıyorsun?" diye sordu yine sert sesiyle.

"Bu seni ilgilendirmez." dedim omuz silkerek.

"Bak Aptal Kız! Önemli bir mesele var, oyalama beni. Çık git hemen buradan!" diye bağırdı. Sinirlenmiştim. Niye sürekli bana bağırıp duruyordu ki?

"Neden? Ne işler çeviri-" Cümlem yarım kalmıştı çünkü birden yer gümlemeye başlamıştı. Tablolar, eşyalar, vazolar yerinden oynamaya başlamıştı. Birkaçı yere düşmüştü. Duvarların çatlak yerinden tozlar akmaya başlamıştı.

"B-bu ne? Neler oluyor?" dedim şaşkınlıkla.

"Olamaz..." dedi Hunter bu cümlesiyle daha da gerilimi artırarak. "Diğer, hemen çıkmalıyız buradan. Gece şu an kontrolünü kaybetti." dedi Hunter endişeli bir sesle.

"Gece mi, neler oluyor Hunter!" diye yüksek sesle söylendim.

"Şu an sırası değil aptal! Hadi çabuk." dedi acele eden sesle. Bileğimi sertçe tuttu ve beni çekiştirerek odadan çıktık beraber.

    Odadan çıktığımızda etraf sessizdi. Fakat bu farklı bir sessizlikti, fırtına öncesi olan sessizlik olur gibiydi. Bileğime baktığımda hâlâ Hunter'ın bırakmadığını fark etmiştim. Sinirle sıkıyordu ve siniri sert sıkmasına sebep oluyordu. Kolumu ondan kurtarmak için uğraştım ama sanki tuttuğu yer yapışmıştı, bırakmıyordu. Öfkelendim ve sinirle konuştum.

"Kolumu bırak! Ben küçük bir çocuk değilim." Bana baktı var olan öfkesiyle.

"Bir kere de susmayı denesen!" İnatla daha da sıktı.

"Şu pis ellerini çek kolumdan." Dinlemedi, daha da sıktı. Beni güçsüz bir kız olarak mı görüyordu bu?! Bense bileklerimi koluna götürdüm, dişlerimi derisine geçirdim ve hemen çekti. Kaşları bunu yapmamı beklemiyor gibi çatıldı.

"Ah. Vahşi!" dedi ısırık izine bakarak. "Salak mısın sen?" dedi öfkeyle.

"Kendimi korumak için salak olmam gerekiyorsa, olurum." dedim emin sesle. Onun ise sesi çıkmadı.

Geçmişin Kara Yüzü (Soylular 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin