3×14.B

35 20 0
                                    


••|Çaresizlik Hissi|••

Gökyüzüne yükseldim, iç içe geçmiş bu vücut karmaşasının üzerine yükseldim. Savaşın uzandığı yerden bir çıkıntıda durdum.

Buradan her şey daha da gerçek dışı görünüyordu. İki tarafın savaşı. Buradaki en güçlüyle, güçlünün savaşı. Vampirlerden biri, bütün nefesini harcamak ister gibi güçlükle kükredi. Hiç durmadan bağırmaya devam etti. Fazla bağırmaktan artık vücudunun her yeri oynamaya başladı. Gözleri bu vücutta durmak istemezmiş gibi yerinden çıktı, tırnaklarıyla kendi boğazına saldırdı ve tırnaklarını etine bastırdı. İyice derinden bir yara açtı, en sonunda derisini kopardı ve iki yana çekti. Delirmişti, yüzünde değişik ifade belirdi. Ve daha da bağırdı. En sonunda taşlaştı. Parçalandı ve küçük siyah tozlar hâline büründü. Havaya karışan tozlar bir daha gelmemek üzere silindi. Birkaç soyda da bu etki olmuştu, her iki taraf için de. Çoğuları delirmekten ölmüştü.

Kalenin savaşçıları yollarına çıkan herkesi gözü dönmüşcesine kesiyordu. Orada bir yerlerde, kanlı katliamın içinde arkadaşlarım ve yakınlarım savaşıyordu. Orada bir yerlerde, her saniye yüzlerce hayat kesiliyordu ve geri kalanı; bir iplikle asılıp sallandı, başlarından aşağı bir kova dolu siyah ejderhanın kanı akıtılıyordu. Acıyla bağırıyorlardı. İşkence gibi çekilen acı çığlıkları göğü deliyordu.

"İLERİ!" diye bağırdı Richard intikamla bulanmış sesiyle. Bir duygu ifade etmeyen sesi oradan yankılanıp buraya yansıdı.

"İleri." dedi Nicholas ondan daha az sesle bağırarak.

Çenem titremeye başladı, ağır ağır nefes almaya çalıştım. Ağır nefeslerim hıçkırmaya dönüştü. Korkuyu zirvede hissettim. Bu şey ilkti. Bu ilk beni korkutan ilk şeydi.

Bağırdım, tüm gücümü kullanmak ister gibi bağırdım. Boşluğa, göğe bağırdım. Yaratıcıya. Karanlık Efendisi'ne. Ama benim çığlığım, diğer savaşçıların çığlıkları gibi, hâlâ yaşayanların eziyetinin altında kıyma makinesinde boğulmuş gibiydi. Ağzımı ellerimle kapattım, tüm gücümle dudaklarımı sıktım ama çığlık patladı.

Jake'i savaşçılar arasında gördüğümde kalbim sıkıştı. Hastalığı eskisinden daha çok ilerlemişti. Siyah renkli kökler vücudunu daha çok sarmıştı ama o yine de savaşmaya gelmişti. Artık uzak duramıyordum, kanatlarımı açtım ve kendimi hiç düşünmeden ölüm girdabına attım.

Ben ve Richard birbirimizden uzakta savaştık. Ama içimdeki gücü yüzünden aramızdaki görünmez bağ kırılmazdı. Farklı amaçlar için savaştık ve her adımımız, kılıç ve kanatların her ses dalgası bu fikri somutlaştırdı. Taht devrilmeli, bu düşünce herkesi çok uzun süre karanlıkta tuttu. Richard ölmeliydi. Bazı şeyler değişmeliydi. Haklarımız için savaşıyoruz. İçerde sıkışıp kalmış sözleri söylemek istiyoruz. Sıradan bir kızdım ama güç; daha iyi bağlar, daha iyi yaşam alanı, daha iyi hayat için beni seçti. Ya da bir şeyleri düzeltmem için bir tane daha şans verdi. Bir iz bırakmak için... Kestim, saldırıları püskürttüm, savundum ve saldırdım. Bir kez daha gücümü düşmana yönlendirmeye hazırdım ama zamanında durdum, uzanmış ellerimle dondum.

"Daphe..?" Bu Jake'in sesiydi. Bana endişeyle baktı. Siyahlık, gözlerinin içini yavaşça ele geçiriyordu. Siyah kökler her saniye daha fazla artıyordu bedeninde. Hüzünle çatılmış kaşlar, endişeli yüz... Gözlerinden cansız bir gözyaşı aktı. Dayanamadık ve birbirimize sarıldık. Çaresiz küçük bir çocuk gibi bana sığındı. Bağ kuruldu, görünmezdi ama güçlüydü. Aramızdaki bağ, kardeşlikti. Kardeşlik bağı, içimizdeki sevginin, üzüntünün, öfkenin, özlemin ve kaybedişlerin patlamasına sebep oldu. Durgunlaşan vücudu benden geri çekildi. Nefes almakta zorlandığı zaman sallandı. Onu hemen omzumun altına aldım ve büyük bir taşın arkasına sakladım. Yanındaydım, sırtını yavaşça taşa dayandırdım, yatırdım.

Geçmişin Kara Yüzü (Soylular 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin