"Umarım bazı şeyleri anlaman zaman alır; su akmış, yağmur yağmış ve ben senden bir hayli uzaklaşmışımdır..."
Ellerimin arasında döndürüp durduğum Zippo ile tam karşıma baktım. Geçenlerde canını almam gereken eleman sonunda kendisini göstermişti.
Siyah, parlak topuklu ayakkabıları ile önümden geçip giderken sessiz bir nefes aldım.
"Senin için hangisi daha zor?"
Gözlerimi kısarak kadının gittiği eve baktıktan sonra dudaklarımı yaladım.
"Bir kadın mı, bir erkek mi?"
Zippomu kapatıp cebime atarken kaşlarımı havaya kaldırdım.
"Bir kadın her zaman çok daha zordur."
Sessizce binaya ilerlerken karşıma çıkan iki korumaya baktım. Bu üç beş katlı binaya neden geldikleri bile belli değildi. Buraya kadar kendilerini yormalarının bir sebebi olmalı.
"Başka zaman gel." dedi iri yarı adam. Elini omzuma koyma cesareti gösterdiğinden gözlerim gözlerini bulmuştu. "Şu anda müsait değil."
"Abimler beni bekler." diyerek elimin tersiyle elini ittirdiğimde kaşlarını kaldırarak suratıma baktı. Bendeki bu cesaretin nereden geldiğini merak ediyor gibiydi.
"Müsait değil." diyerek kendisini yinelediğinde gözlerinin içine baktım. Tıpkı onun gibi.
"Evime girerken izin alacak değilim."
Bir anda suratıma yumruk atmak isteyince hızla eğilmiş ve kolunu kavradığım gibi omzuma dayayıp sırtımdan yere fırlatmıştım. Koskoca bedeni bok çuvalı gibi yuvarlandığı sıra üzerimdeki kabanı düzelttim.
"Beceriksiz pezevenk."
Bileklerimi düzelterek önüme döndüğüm sıra diğer üzerime koşmuştu. Yumruğumu karnına indirip kolunun altından geçtikten sonra diz kapağının arkasına bir yumruk attım. Tek dizi üzerine yer çöktüğünde ise ters bir tekmeyle ensesine vurmuştum. Artık yarına kadar uyurdu.
Yeniden doğrulmuş. Önce kabanımı sonra bileklerimi ve en son yakalarımı düzeltmiştim. Kendimden emin adımlar ile merdivenleri çıkarken yukarıdan çığlık sesleri geliyordu. Bir kadının feryadı bile denebilir.
Ellerimi kumaş pantolonumun ceplerine sokup ağır ağır merdivenleri çıktım. Merdiven boşluğundaki rutubet kokusu sigara içmek istememe sebep oluyordu.
"Sana dedim ama..." dedi kadın. "...böyle yaşama. Gel işte. Bizim güzel kızlarımızın yanına katıl. Ama yok. Şöyle namus, böyle namus, namus da namus!" diye bağırdığında sonuna kadar açık olan evin kapısından içeri girdim. İçeridekiler konuşurken girişin tam sağında kalan mutfağa geçtim ve etrafa bakındım. Bir bardak su içmek istiyorum.
Dolapları açıp kapatmam ile çıkan ses içeridekilerin dikkatini çekmişti sanırım. Bağırma sesleri kesilmiş, garip bir sessizlik ele geçirmişti.
"İçeride biri mi var? Kontrol etmediniz mi!?"
Üst dolaplardan birini açıp da su bardağı aldığım sıra mutfağa biri girdi.
"Sen kimsin?" diye sorunca bardağı tezgaha bıraktım ve ocağın yanındaki sürahiye uzandım.
"Su içmeye geldim."
Surahideki suyu bardağa dökerken ayaklarıma baktı. Ayakkabılarım ile içeri girmeme mi sinirlenmişti? Onun da ayakkabıları ayağındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Meleğin İntikamı
Romance"Bana öyle bakma." Mırıltısı umurumda olmadı. Bir anda uzanıp dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda biraz geri çekildi ama elini koluma koymadan edemedi. "Bu kadarı kafi değil mi?" dedi zihnimdeki Fısıltı. Arsızca beline uzanmış, kazağını...