"Bir ağaç olsaydım gelir de sarmaşık olurdun..."
Yıldızlar.
Her gece oturduğum balkonumdan, hiç sıkılmadan izlediğim, tek manzaram.
"Az kaldı." Diye fısıldadı.Başımı salladım.
"Az kaldı." dedim.
Canını almam gereken son 48 kişi. Gözlerim yıldızlarda gezindi. Sayamadım tabii. Kaç tanelerdi? Kimlerdi?
"Yakında hatırlamaya başlayacağız."
Fısıltısı zihnimde gezerken kafamı salladım. Artık hatırlayacaktık.
"Her şey bittiğinde ilk hatırlayacağım şey ne olacak?" dedim kendi kendime. Güldü.
"Ölümün."
Gözlerimi kapattım. Doğru. Ben öldüm. Kim bilir nasıl bir şekilde?
"Neden ilk hatırlayacağım şey ölümüm?"
Geriye doğru yaslanırken derince bir nefes aldım.
"Hâlâ intikam almak isteyecek misin? Bunu öğrenmen gerek."Gözlerimi kapattım. Hiçbir şey hatırlamadığım için anlamsız geldi her şey. Sonuç olarak ne anne ne baba. Hiçbir şey yoktu hafızamda. Tek bildiğim şey bir intşkam için yaşıyordum ve...
"Unutma, bu senin ikinci şansın."
Bu benim ikinci şansımdı.
Dünya neydi bilmiyorum ama ölüm gerçekti. Ben ise ölüme kendisini itmiş bir adamdım. Sadece dua etmişim. İntihar ediyor olsam bile yeniden yaşamak için dua etmişim. Sebebim neydi? İnsan intihar ederken neden yaşamak için dua eder?
Uyandığımda kendimi bulduğum yer karanlıktı. Kapkaranlık bir boşluğun en tepesinde dolunay vardı. Biri benimle konuştu. Görememiştim.
İşte her şey o gün başladı.
"Geliyor..."
Fısıltısı ile düşüncelerimi bir kenara itip doğruldum. Sigaramı kültablasına bastırdıktan sonra sessizce ayağa kalkmıştım. Bu iş benden merhamet denen illeti söküp almıştı.
Gömleğimin kollarını yukarıya kıvırdıktan sonra balkon kenarına yürüdüm. Ellerim korkulukları kavradıktan hemen sonra kendimi aşağıya atmıştım.
Rüzgar kıyafetlerimi mahvederken mekan değişti. Tek dizimin üzerine düştüğüm yerde sessizce doğruldum.
"İmdat!!"
Ağlayan bir kadının çığlığı.
Gömleğimin kollarını düzeltirken arkamı dönmüştüm. İnsan müsveddesi, ellerini sıkı sıkıya tuttuğu, kadını bir duvara yaslamıştı. Elindeki çakıyı boğazına dayadığını görmek dudaklarımı yalamama sebep oldu.
Sessiz birkaç adım attıktan sonra elimi cebime attım.
"Senin için çok küçük bir yem değil mi?" dediğimde hızla arkasını dönmüştü.
"Sen kimsin?"
Bilmiyorum, sormayın."Cehennem bekçisi?"
Kaşlarını çatarak yüzüme baktıktan sonra kadını sertçe savurdu. Dağılmış saçları yüzünü kapatırken dizleri üzerine düşmüştü. Ellerinin çizildiğini anlayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Meleğin İntikamı
Romance"Bana öyle bakma." Mırıltısı umurumda olmadı. Bir anda uzanıp dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda biraz geri çekildi ama elini koluma koymadan edemedi. "Bu kadarı kafi değil mi?" dedi zihnimdeki Fısıltı. Arsızca beline uzanmış, kazağını...