"Gözlerinde gördüm sözlerinden sakındıklarını..."
Darmadağın olmuş alanın ortasında bir başıma dikilirken elimi ağrına alnıma attım. Defalarca kez vurup kanatmam ne kadar mantıklıydı? Gerçekten öfkemin kontrolünü giderek kaybediyordum. Hem de korkutucu bir hızda. Üstelik bir sürü güce sahip bir adam için fazlaca tehlikeli bir durumken.
"Gidelim."
Elimin tersiyle göz kapağıma gelen kanı silip arkamı döndüm. Birkaç adımım ile kırılmış camların yerini toprak aldı. Değişen havayı sorgulamadan hızlıca yürümeye başladım. Önümde ilerleyen ikili, ayak seslerimi duymuş olacak ki, dönüp bana bakmışlardı. Umursamadan üzerlerine yürüyünce Kerim ani bir hamle ile silahını çıkarmıştı ki elimi kaldırdım ve silahı kavradığım gibi çekip fırlattım. Silah bir araba camına çarpıp yere düştüğünde iki adam da şaşkınlık içerisinde bana bakmıştı.
"Bana sakladığın adamın yerini göster." dedim öfkeyle. Elimin tersiyle bir kez daha yüzümdeki kanı sildiğimde midem bulandı. "Çabuk!"
Bağırışım ile ikisi de arkasını dönmüş ve hızlı adımlarla hastaneye yürümüşlerdi. Sonunda olmamak için yıllarımı verdiğim şey olmuştum. Bir canavar.
"Sen nesin abi?"
Emre'nin sorusunu duymamazlıktan gelip sessizce arkalarından yürümeye devam ettim. Kafamdaki kandan dolayı hastanedeki insanlar endişeyle bize bakıyor ve kenara çekiliyorlardı. Üstelik şu anki halim o kadar korkutucu gözüküyordu ki hiç kimse ne olduğunu sormaya cesaret edemiyordu.
"Neden onu bulmak istiyorsun?" dedi Kerim. Arkasına bakmadan yürüyordu. Yine de sormadan edememişti sanırım.
"Onu kendisine sorarsın."Adımları yavaşladı. Sessizce bana döndüğünde göz göze geldik.
"Ona mı?" dedi sessizce. "O yıllardır komada. " dedikten sonra dudaklarını yaladı. "Zaten ölmüş sayılır. Neden peşini bırakmıyorsunuz?"
Gözlerimi bir an olsun gözlerinden çekmedim. Aksine, üstüne birkaç adım daha attım ve sessizce tehdit ettim.
"Sana 'kendisine sorarsın' dedim. İnan bana, şu anda beni sinirlendirmek yapmak isteyecek son şey bile değil."
Derince bir nefes alıp kafasını yana çevirdiğinde ben de baktım. Nereye bakıyordu. Gözlerim hasta adında gezindi.
"Ayhan Dağ."
Bir bakışım ile savrularak açılan kapı duvara vurmuştu. Çıkardığı ses yüzünden ikili birkaç adım uzaklaşmış, uzaktan bana bakmışlardı. Umursamadım. Nasıl olsa yarın hatırlamayacaklardı.Yavaş yavaş içeri girdiğimde nefesimi tuttum.
Bu sen misin Fısıltı?
Zayıf bir adam, öylece uyuyordu sanki. Kır saçları, kendiliğinden çatık kaşları, çenesinde yara izi olan bu adam Fısıltı mıydı?
"Ayhan Dağ..."
"Bu ben miyim?"
Nereden bileyim?
Gergince birkaç adım daha attıktan sonra etrafa baktım. Bir makineden gelen dıt sesinden başka bir ses yoktu. Hastane kokuyordu ve biraz da oda parfümü. Rahatsız ediciydi. Sedyesinin etrafında biraz dolandım. Başında bekledim, yetmedi ayak uçlarının orada da bekledim. Adını yüz defa okudum.
"Onunla ne yapacaksın?"
Varlığını unuttuğum ikili kapının ardından bana seslenince kafamı şöylesine bir salladım. Kapı hızla suratlarına kapandığında Emre'nin korkudan küfür ettiğini duymuştum sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Meleğin İntikamı
Romance"Bana öyle bakma." Mırıltısı umurumda olmadı. Bir anda uzanıp dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda biraz geri çekildi ama elini koluma koymadan edemedi. "Bu kadarı kafi değil mi?" dedi zihnimdeki Fısıltı. Arsızca beline uzanmış, kazağını...