"Senin yaşamak için bile benim gölgeme ihtiyacın var..."
Elimdeki kalemi sessizce döndürürken ekrana baktım. Topun bir türlü kaleyi bulmadığı, herkesin avazı çıktığı kadar küfrettiği, o boktan maçı izliyorduk. İzliyorlardı.
Önüme konan üçüncü biraya bakıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Gelmek üzereydi. Bir müddet sonra alışıyordu insan. Sanki kokusunu alıyordum. O kadar tecrübeden sonra.
Bardağı elime aldığım sıra çıkan uğultu ile ekrana baktım. Yenileceklerdi sanırım. Kazanmalarına imkan yoktu. Çok boktan oynuyorlardı. Şu futboldan daha boktan bir şey varsa o da bu ortamdı. Sıkıcı, gürültülü, medeniyetten uzak.
"Geldin mi?" dedi biri. Geriye yaslandım.
"Geç kaldım. Kusura bakmayın beyler."
Bardağı saksı çiçeğinin dibine döktüğüm sıra gözüm yeniden televizyona kaydı. İt gibi koşan birkaçına öylece bakarken arkamdaki muhabbet arttı.
"İşindesin yine?"
İçkinin hayatıma kattığı hiçbir faydasının olmayışının anlamsızlığı ile geriye yaslandım. Elimi ceketime atıp bir paket sigara çıkardığımda barmen elini tezgaha koydu.
"Burada içemezsiniz." dediğinde kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Kahverengi gözleri gözlerimin kısılmasına sebep oldu. Sanırım en nefret ettiğim göz rengiydi. Ne yazık. En çok da kahverengi vardı.
"İçebilirim." diyerek paketi masaya koyduğumda kaşlarını havaya kaldırdı. Zippoyu elimde döndürdüğümde gözleri zippoya kaymıştı. Kafasını iki yana salladı.
"Hayır, içemezsiniz maalesef."
Kafamı yana yatırdım.
"İçemez miyim?"
Aramızdaki bakışma arka masadan birinin ayağa kalkması ile bozuldu. Her ne kadar gözlerimizi ayırmasak ile odağım çokta kaybolmuştu.
"Gençler son zamanlarda daha pervasız." diyerek güldüğünde zippoyu bir kez daha döndürdüm elimde. Gözlerim tezgahtaki bardaklara kaydı. "Bu yüzden işler bir hayli iyi."
Sinir bozucu gülüş seslerinin ardından sigara paketime uzandım ve içerisinden bir dal çıkarttım. Dudaklarımın arasına koyduğumda barmen yaklaştı."Efendim, içeride içemezsiniz." dedi bir kez daha. Gözlerimi kısarken geriye yüzüne yaklaştım ve zippoyu yaktım. Gözlerinin içine bakarken sigaramın ucunu tutuşturduğumda kaşlarını çatmıştı. Ben de sigara dumanı yüzünden gözlerimi kısmıştım. Derin bir nefesciğerlerime çektikten sonra dumanını sessizce dışarı üfledim.
"İçerim." diye mırıldandıktan sonra sandalyemi ittirip ayağa kalktım. Cebimden bir miktar para çıkardıktan sonra arkamı dönüp mekanın çıkışına yürüdüm. Bugünün mesaisi birazdan başlayacak gibiydi.
Sigara dudaklarımın arasındayken zippomu ceketimin iç cebine attım. Kalabalığın arasından çıkmış ve barın arka tarafına ilerlemiştim. Her yer leş gibi kokuyordu. Adamın teki bir dükkanın köşesine kusuyor, kızın biri bankta uyukluyordu. Gözlerim etrafta gezinirken sigaramı alıp gökyüzüne baktım. Hiç yıldız yoktu.
"Bana da verir misin?"
Sigarayı inceledim. Çok önemliymiş gibi. Belki de önemliydi. Sonuç olarak hiçbir şeye ihtiyacım yokmuş gibiydi. Ama sigarasız olmazdı sanki.
"Beleşe mal vermem. Hiç uğraşma."Sigara içerken yanan tütün müydü, ciğerlerim mi? İçtikçe biten sigaram mıydı, ben mi? Öldürdüğüm şey zaman mıydı, ben mi? Belki de sigara önemliydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Meleğin İntikamı
Roman d'amour"Bana öyle bakma." Mırıltısı umurumda olmadı. Bir anda uzanıp dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda biraz geri çekildi ama elini koluma koymadan edemedi. "Bu kadarı kafi değil mi?" dedi zihnimdeki Fısıltı. Arsızca beline uzanmış, kazağını...