"Vazgeçmek için çok erken derken vazgeçilen olmuşum..."
Elimdeki şişeyi döndürürken Fısıltı araya girdi."Sarhoş olacaksın. Genelde ikiden sonrasını çiçekler içerdi."
Gözlerimi bardakta gezdirirken kafamı salladım. Bir kadın gelecek, deselerdi "ee?" derdim. "Bir kadın gelecek ve seni sarhoş edecek." deselerdi belki de gülerdim. Bunca zaman gülümsemek nasip olmamışken bu cümleye gülerdim.
"Polis memuru ve öğretmen." dedim bardağı kafama dikerken. "Tam da onlara göre." Bardağı masaya vurduğumda barmen ile göz göze geldik. "Bakma öyle, doldur." dedim sinirle."Şu kız yüzünden bu duruma düşmen gerçekten utanç verici."
Gözlerimi kapattım. Dolmuş bardağı bir kez daha kafama diktim. Acıtmaz sandım. Üç günlük dünyama daha dün girmiş birinin çıkışı acıtmaz sandım. Zaten yaraları bırak ölse bile geri dirilecek olan ben bu yaradan etkilenmem sandım. Adını söylediğimde yanına gidemediğim insanın çok da bir önemi olmaz sandım. Sandığım her şey düşündüğümün tersinde olmasının dışında hiçbir sorun yoktu. Canımı, sıkıntımı, derdimi alır giderdim ama umutla tanışmış gönlümün evi bendim. Kapıya da atamam içeride de tutamam.
İşte bu gerçek bir intihar.
"Boş ver. Önemli değildi zaten. Senin benden, benim senden başka kimseye ihtiyacım yok."
Orası öyleydi de...ah bir de şu kafamdakine söz geçirebilseydim. Yine gider pastaneden yemeğimi yer, polislere birkaç yem atar, direkleri yumruklar ve çocukları havaya uçururdum. Hiçbir şey eksilmezdi ki benden. Ama eskiden bir şeye sahip değildim.
Bana verilen şeyi geri almalarının acısı vardı.
Hayal.
İstemsizce hayal etmiştim. Güzel bir sabah, yıldızlı bir gece, ruha dokunan bir şarkı... Ben istemediğim halde bana hayaller vermişlerdi. Şimdi ben çabalayınca nereye kaybolmuştu bu umur tohumlarını ekenler. Madem büyüttüğünüz her hayal olgunlaşıp da çürüyecekti neden böylesine ziyan edilmişti zamanım ve varlığım?
Dolan her kadeh boşaldı. Barista doldurdu, ben içtim. O hiç bana karşı çıkmadı ben de onu hiç durdurmadım. Ne kadar içtim kim bilir. Bir insanın içebileceğinden oldukça fazla olduğu kesindi.
"Hey!"
Kadehi tezgaha vurduğum sıra yanıma bir kadın oturdu. Simsiyah yüksek ayakkabıları, yırtmaçlı siyah elbisesi ile üzerime eğildi.
"Bir hayli sarhoş gözüküyorsunuz." dediğinde kafamı geriye atıp yüzüne baktım.
"Sen içtikçe..." dedi Fısıltı"...ben de sarhoş oluyormuşum..."
Ne?
Gözlerimi açıp kaparken kendime gelmeye çalıştım. Fısıltı da mı sarhoş oluyormuş?
"Sen kimsin? ""Buranın daimi müşterilerinden biriyim." diyen kadına yan bir bakış attım. Altından bozma saçlarını geriye attığında gözlerim kahve gözlerine gitti geldi.
"Tamam." deyip bardağı baristaya uzattım. "Karıştır!" dediğimde kararsız bir tavırla yüzüme baktı ama devam etti işine."Yalnız mısın?"
Alnımı tezgaha koyup koymamak arasında gidip gelirken mırıldandım.
"Sana ne?"
"Ne?"
Gözlerimi kapattım, nefesimi topladım ve dönüp suratına bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Meleğin İntikamı
Romance"Bana öyle bakma." Mırıltısı umurumda olmadı. Bir anda uzanıp dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda biraz geri çekildi ama elini koluma koymadan edemedi. "Bu kadarı kafi değil mi?" dedi zihnimdeki Fısıltı. Arsızca beline uzanmış, kazağını...