"Sessiz olan her şeyin içerisinde senin çığlıkların yankılanır..."
Kahvelerimizi içerken kurabiyelere bakıp yüzünü astı.
"Benim berbat kurabiyelerime karşı bir isyan mı?" dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Hayır, ben hiç yapamadığımdan."
Kaşlarını kaldırarak gözlerime baktı.
"Ben yapabiliyor muyum?" diyerek insanı zehirleyecek kurabiyelerini hatırlattı.
"En azından şeklini yapabiliyorsunuz." dediğimde önce elleriyle ağzını kapattı sonrasında gülerek geriye çekildi.
"Aslında..."dedi dudaklarını ıslatırken. "...dışarıdan çok soğuk ve mesafeli gözüküyorsunuz." Elindeki kurabiyeyi havaya kaldırıp gülümsedi. "Ayrıca kaba da duruyorsunuz. Ancak ne zaman bir şey olsa ilk özür dileyen, geri çekilen sizsiniz. Bu yüzden insanın kafası karışıyor. İyi misiniz, kaba mısınız yoksa soğuk musunuz sadece? "
"Aslında..."dediğimde elini kaldırıp beni durdu.
"Yabancısınız."
Anlamsızca yüzüne baktım.
"İnsanlara yabancısınız. Sanki toplumun dışarısında kalmış ama kopamamış bir parça gibisiniz." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve kupanın kulpunu tuttum. Kupayı hafifçe çevirirken sinirlerim bozuldu. Sanırım normal biri gibi görünmüyordum. Normal biri olmadığımdan olsa gerek.
"Doğrudur." dedim geri çekilerek. Fiilen değil. Soyut olarak geri çekildim. O da fark etmiş olacak ki elini tezgaha koydu.
"Bu yüzden sanırım. Bu yüzden size karşı samimi hissediyorum."
Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda yüzündeki sempati gözlerimi kısmama sebep oldu. Göğsüm. Göğsüm sıkıştı.
"Güvenini kazanmışsın."
İçimdeki garip sıkıntı hızla ısınmaya başladığında elimi yumruk yaptım. Bu beni boğan garip his neydi.
"Samimi?" diyebildim gergince. Sanırım gitse iyi olacak. Bu garip hissin bana neler yaptıracağından emin değil. Sanki şu pisişik güçlerimi doğru düzgün kullanamayacak gibiyim. Belki de yanlışlıkla ışınlanırım ve bir anda gözünün önünden kaybolduğum iç-
Çalan telefonunun sesiyle aramızdaki bakışma bölününce derince bir nefes aldım. Sıcak olmasını umarsamadığım kahveyi kafama diktim.
"Alo...hmm, tamam geliyorum ben de o halde."
Yaptığı kısa görüşmenin ardından telefonu masaya bırakırken doğruldu. Dikkatle yüzüne baktım. Gidiyor muydu?
"Dokun!" dedi Fısıltı.
Kafamı iki yana salladım.
Olmaz!
"Elini sık!"
Selamlaşıyor muyuz? Ne el sıkması?
"Aptal."
Sinirle doğrulmuştum ki Ela hareketimden korktu. Geri çekilmek istediğinde, ayağındaki o koca şeyler yüzünden, geriye doğru sendelemişti. Düşeceğini fark eder etmez, gereksiz insan üstü bir hızla, üzerine koştum. Düşmeden önce bedenini sarmış ve ondan önce zemine çarpmıştım.
Ufak, sessiz bir soluk ile yerde sırt üstü uzanırken gözlerimi kapattım.
"Alp! İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Meleğin İntikamı
Romance"Bana öyle bakma." Mırıltısı umurumda olmadı. Bir anda uzanıp dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda biraz geri çekildi ama elini koluma koymadan edemedi. "Bu kadarı kafi değil mi?" dedi zihnimdeki Fısıltı. Arsızca beline uzanmış, kazağını...