Bazen aydınlıkta bulamadığınız mutluluğu karanlıkta bulursunuz...
-Meryem AltınayYazarın anlatımıyla...
Mehir Barlas'ın kollarında baygın bir şekilde dururken, Barlas'ın aklında tek bir soru vardı.
Ne yapacaktım ?
Bilmiyordu, bildiği tek bir şey vardı oda Mehir'den vazgeçemeyeceği idi. Fakat Mehir'i kendi hayatına hapsedemezdi, onu buna mecbur bırakamazdı böyle bir hakkı yoktu.
İlk defa ne yapacağı karşısında kararsızdı. Mehir'e karşı duyguları olmuştu hemde onu ilk gördüğü anda fakat kabullenmek istemiyordu, Barlas hayatına aldığı birini kolay kolay hayatından çıkartamıyordu. Mehir'e duyduğu o duydu içini yakıp kavururken bu küçük kız onu daha fazla yakıyordu sözleriyle.
Barlas Mehir'i kucağına aldı ve eve doğru yürümeye başladı. Her adımında lanet etti kendine. Lanet etti hayatına. Eve girdi onu kendi odasına götürüp yatağına bıraktı. Şimdiden odaya dolan koku Mehir'in kokusuydu.
Gözleri hala ıslaktı Mehir'in Elleri kan içindeydi.
Odaya girmeden önce korulamalardan birine doktor çağırmasını söylemişti fakat ellerini bu halde görmeye dayanamıyordu.
Çekmeceden ilk yardım çantasını aldı, daha önce hiç kimse Barlas'ın yarasını sarmamıştı ama ne garip. O ilk defa birisinin yarasını sarıyordu kendi yarası kanarken...
Barlas derin bir nefes alarak Mehir'in eline pansuman yapmaya başladı. Pansuman bittiğinde doktor gelmişti.
Barlas odadan çıktı ve çalışma odasına gitti odaya girmeden öncede korumalardan birine.
"Mehir uyanırsa sadece gelip söyleyin onun dışında sonunda ölümde olsa bu odaya gelmiyeceksiniz." dedi
"Tamam efendim." dedi koruma Barlas odaya girdi kendini çalışma masasının az ilerisinde olan koltuğa bıraktı gömleğinin ilk 3 düğmesini açarak koltuğa uzandı. Mehir'i ne yapıp ne edip burada tutacaktı, gerekirse onu buraya mecbur bırakarak esir edecekti ama onsuz yapamayacağıda kesindi.
Barlas kendinde değildi ilk görüşte aşk ona hep saçma gelmişti ona göre aşk komik ve saçma bir duyguydu aşk sadece can acıtırdı, yara açardı, ama sarmazdı iyileştirmezdi, iyi gelmezdi , fakat Mehir ona iyi geldiği gibi sarmıştıda Mehir her güldüğünde ortaya çıkan ifade çok masumdu, bu dünyada olmaması gereken bir masumluk.
Mehir'in anlatımıyla
Gözlerimi yine aynı tavanda fakat farklı duygularla açtım, artık burada bu evde bu tavana bakarken mutlu falan değildim.
Benim bu evden gitmem gerekiyordu, korktuğum başıma gelmişti. Kendimi hiç olmadığım kadar kötü ve bitik hissediyordum. Bedenim yaşadıklarımı artık kaldıramıyordu. Madem her şey kötü olmak zorundaydı o zaman neden mutluluğu tadıp ona alışmışken büyü bozulup tekrardan karanlığa gömülüyordum?
Bu dünyanın değil Evrenin kuralıydı sanırım.
Her aydınlık karanlıkla son bulurdu...
Evren bu yüzden karanlık değilmiydi? Onu aydınlatabilecek milyarlarca yıldız varken evren neden karanlıktı? Cevabı basit aslında hiç bir aydınlık uzun sürmezdi her aydınlığın sonu karanlık her karanlığın sonu koca bir boşluktu. Küçükken hep böyle hayal ederim. Sen Evrensin Mehir! İçin o kadar karanlık ki hiç bir insan, hiç bir yıldız seni aydınlatmaya yetmiyor! Sonsuz bir karanlığın içinde sürükleniyor gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMDAKİ KARANLIK
Teen FictionSiz hiç kayboldunuz mu? Ben kayboldum hemde kendi yarattığım karanlıkta... -Mehir AKSÖZ Eskiden karanlıktan korkardım, korkumu yenmek için bende karanlık oldum. Korktuğum ne varsa ona dönüştüm... ...