58: HERCAİ GÖNÜL

14.9K 248 34
                                    

Bölüm repliği: Sen, sevmeye yeltenmemişsin Yağız. Belki de kendine güvenmemişsin ama ben seni gerçekten hak ettiğin için sevdim, çünkü sevgiyi de nefreti de sen öğrettin bana.

...

Kurşun adres sormaz ki. Silahı tutan kişi olmaktan korkmadım, eğer hak eden kişiye karşı ise kararımdan hiç dönmem. Hiç korkmadım kurşunları o iki kişiye sıkmaktan.

Hiç elim titremedi, hiç pişmanlık duymadım, hep tekrar diriltip tekrar öldürmek istiyordum. İçimde ki kin ve nefret ateşi öyle hararetli yanıyordu ki; kendime bile doğrulttum silahın ucunu.

Ağlamadım, bu gözlerden akan yaşlar sadece pişmanlıklar için akardı. Ben pişman değildim.

Tek sorunum, konuşmaz haldeydim. Lâl olmuş, çığlık atacak halde bile değildim. Hislerimi kaybetmiş, içimde ki çocuğu öldürmüştüm.

İçimde ki çocuk beni masum kılıyordu, ben onu da öldürdüm.

Ben Altay'ı da, Hazal'ı da öldürdüm.

İnsan bir cana kıyarken illa ki eli ayağı titredi; ama benim içimde ki ölmüş bedenin hisleri de gitti o ilk kurşundan itibaren. Buz gibi kesildim, konuşamıyorum, bomboş bakıyordum.

İçimde ki çocuk bana sevgiyi, merhameti öğretti, ben onu da öldürdüm.

Benim kimseye sevgim kalmadı. Kimseye, hiç bir zamanda yeşermeyecek bu sevginin tohumları. Toprağını değiştirdi içimde ki çiçek, alışkın değildi yeni bedene, ruha. Solup gitti, kendim değiştirdim oysa, neden soldu ki?

Yerde kalbinden ve şakaklarından kanlar akan iki bedene öylece baktım. Daha tazeydi cesetleri. Bir kaç adım attım ayak uçlarına doğru, yürümeyi mi unuttum? Bedenim hemen yanlarına düşmüştü.

Elimde silah, yüzümde ve bembeyaz tişörtümde kanlar vardı. Simsiyah kan, içleri o kadar nefret ve kötülükle doluydu ki kanlarına karışmış bu duygu.

Keskin kan kokusu midemi bulanıyordu, bacaklarımı oynatamıyorum, başım sabit kalmama rağmen hâlâ yavaşça kaybolan çocuk etrafında dönerken başımı ağrıtacak derece öylece eğleniyordu. Onu da ölüme yakın olmasına rağmen şimdi öldüreceğim.

Kafamın içinden çık merhametli ve bağımlı çocuk. Kafamın içinden çık. Çık. Öldürmek istemiyorum seni, öldürmek istemiyorum onları öldürdüğüm gibi. O yüzden çık.

Çığlık atmak istiyordum, konuşamıyorum, kimse yoktu. Kimse. Zulümler diken olmuştu göğüslerime. Göğüs kafesleri güllerle dolu olan bedenim artık kurumuş güllerin köyü yaprakları ve dikenleriyle doluydu.

Dudaklarımı araladım, bir kaç damla kan oraya da sıçramış belli ki. Kusmamak için zor tuttum kendimi, mide bulantımı çığlığa dönüştürdüm.

Sessiz, fısıltı gibi çığlık. Bomboş... Sadece dudaklarım yırtılana kadar açık kalmıştı, hiç ses çıkmıyordu. Küçük dilimi mi yuttum? Yoksa öldürdüğüm çocuğun sessizliği miydi?

Çabalıyorum geri yaşatmak için, ama hayata dönmüyordu çocuk. Bünyesi zayıftı, zayıflattı onu korumaya çalışan askeri ve düşmanları. Güçsüzdü zaten, bu zamana kadar askeri nasıl korudu ki? Ölmesi gerekiyordu onunla tanıştığı ilk gün.

Mafya Tutsağı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin