"Ona bak. Onun için ölürüm... Onun için herkesi öldürürüm..." Dedim uzunca uzaktan onun durunca bakan gözlerini izleyerek. Kendi kendime konuştuğumu düşünmüştüm, öyle dalıp gitmiştim ki onun orman yeşili gözlerine; bir anda sendelemiştim. "Konuş hadi. Liseli ergenler gibisin." Dedi ısrar ederek.
"Korkuyorum," Derin bir iç çektim ve bir kaç saniye gözlerimi güzelim'den ayırmak zorunda kalarak yanımda ki adama odaklandım. "Aylar geçti... Bana yüzünü göstermezler yine." Dedim ve sigaramı içime çektim derince. "Unutuldu, unuttu, unuttun."
"Onun hayatını tekrar mahvedemem."
"Yapacağını yaptın zaten." Dediğinde kaşlarımı çatarak bakmıştım.
Amacım bu değildi, kötü olmayı ben seçmemiştim. Onun için hastane koridorlarında beklerken, çıkışını bile göremeden almışlardı elimden onu. 6 aydır, güneşsiz nasıl yaşardı ki insan? Nefessiz, ruhsuz yaşamak zor geliyordu; gittim peşinden güzel kadınımın. Ve şimdi, yıllardır yaptığım gibi takip ediyordum; izliyordum en büyük hayranıydım... Her adımında ayak izlerim, her girdiği mekanda bedenim var oluyor.
"Burayı da mı aldın?" Dedi kafeteryayı bahsederek. Aylin'in en sık gittiği yerlerin sahibiydim artık. "Yağız, kızın hayatı güzel giderken bir anda tekrar girme hayatına."
"Tek isteğim, sahip olduğum tek kişi o ama." Cevap vereceği esnada saatine bakmıştı ve alelacele kalktığında 'ne oldu' demiştim. "İstanbul'a gideceğim. Konuşacaksan konuş onunla. Ergence takılma artık-"
"Bana karışma Barlas." Dedim ve başımı tekrar Aylin'in olduğu en uzak masaya doğru çevirdiğimde yanında ki kadınla vedalaştığını fark etmiştim. "Gidiyor." Diye mırıldandıktan sonra soğuk havanın esintisiyle içimde bir ürperti yer almıştı.
"Otele gideceğim, sen ne zaman İzmir'den vazgeçeceksin?" Dedi dalga geçerek. "Hiç bir zaman." Dedim kesin ve net bir şekilde. Hiç bir zaman gitmeyeceğim, Aylin gelene kadar.
"Görüşürüz." Dedikten sonra ondan önce masadan kalkarak hızlı adımlarla gözden kaybolan kadınımı aramaya koyuldum. Kafeteryanın köşesini döndüğünde uzaktan cadde'de kulaklığını takmış şekilde ilerlediğini ve her ne olursa olsun giydiği saten eteğinin soğuk yel'den korumaya çalıştığını fark etmiştim. Geriye bakıp arkasını kollayan biri değildi, rahatça geniş adımlar atarak aramızda mesafe bırakmaya özen gösterdim.
Dudaklarımdan çıkan havanın soğuk buharı ve sigaranın dumanı birbirine karışmıştı, sis gibiydi görüş alanım. Bir kaç saniye kalabalıktan onu görmediğimi fark etmiştim ki sonradan bulmuştum, bu sefer koşarak arkasından gideceğim. Tekrar kaybedemem, onunla bu sefer konuşmaya cesaret edeceğim. Beni unutmasına izin vermeyeceğim.
Cadde'de ki kalabalıktan hızla ve kurtulmak istercesine yürümesi aramızı açıyordu; ta ki onu durduran broşür satan adama kadar. Onun durmasıyla bende durmuştum, güzel kadınım... Vicdanlı ve kıyamayan kalbi yine onu rahatsız edenlere katlanmak zorundaydı... Israrla satış yapmaya çalışanların uzattığı şeylere karşılık zoraki bir gülümseme ekledikten sonra içi sinmişcesine uzattıkları dergilerden birkaç tane almıştı.
"Abi çekilir misin?" Sesle beraber gelen yöne baktığımda başımı aşağıya indirmek zorunda kalacağım kadar kısa bir kız çocuğu ile göz göze geldim. "Efendim?" Dedim, anlamamıştım; o kadar çok dalmıştım ki... Elimde ki sigarayı yere doğru atıp örgü saçlı kıza odaklandım.
"Senin gözlerin niye mavi?"
"Ne?"
Eğilmemi istercesine işarette bulunmuştu ve Aylin'in hâlâ orda olduğunu fark edince küçük kıza iki dakika zaman ayırmamda sorun yoktu. Sorduğu soruya gülmemek için kendimi zor tutmuştum ve yeni okuldan çıktığını fark edince yaşının oldukça küçük olduğunu anladım. Çenemden tutup gözlerimin içine baktığında kaşlarımı çatmıştım tekrardan, kendisinin gözleri yeşildi, mavi göz rengine neden böyle tepki verdi? Çocuk işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Tutsağı +18
RomanceUyarı: Cinsellik seviyesi aşırı yoğun, kurgu karışık, yetişkin kurgusu ve hassas kişilerin okumaması tavsiye edilir.