Yalnızlık duygusu duygudan ibaret değildi, benim hayatımın bir parçası olmuştu. Hep yalnız olacaktım, hep yalnız hissedecektim. Fiziksel açıdan yanımda olsa ne olur bu insanlar, zihnimde beni hep terk edecekler.
Ağlamak yetmiyordu, sadece bir kaç damla göz yaşından ibaretti artık benim için. Göz yaşlarımı öfkeye çevirdiğimde olanlar ortada, o gözlerim kör oluyordu.
Seven insan terk eder mi, sırf karşı tarafın iyiliği için?
Yağız terk ederdi, çünkü Yağız, Derenoğluydu. Çünkü Yağız güçlü, umursamaz, çapkın. Çünkü Yağız sadece kadınları kullanan bir korkak adamdı. Geride bıraktığı insanları hiç düşünmeden bir anda terk ederler, yıllarca sırra kadem basarlar ve tam hayattan vazgeçerken geri gelir, hayatını mahveder, herşeyin olur kimi zaman da hiçbir şeyin. Ardından sen korkarsın onun tutarsız tavrından, işler zehri kalbe; sende öyle olursun, karma dolu satırlar yazıp geride kalanları düşünmeden cehenneme yolculuk yaparsın bilmeden.
Elin kana bulaşır, pınarlarında biriken yaşlar terle karışır, sevinçlere hüzünler ekler. Ama ben o elleri ona sarılmak için, göz yaşlarımı sevinçle dökmek için ona tutundum. Onun tutsağı oldum ben, inandım çünkü. İnandım ona, ilk kez karşımda güçlü birinin ona dokunmama muhtaç olduğunu fark edince inandım, sevdim, herkesi öyle sandım.
Yanlış kişi miydi yoksa? Beni sadece güçsüz zamanlarda mı seviyordu? Beni 'altın kalbim' yüzünden değilde, bedenim için mi seviyordu?
"Günaydın." dedim zihnimde ki sesleri birazcık susturarak. Dün akşamdan sabaha kadar yanımdaydı, ama yalnızdım. "Sana da." dedi ve perdenin arasından sızmaya çalışan kış güneşinin bulanık ışığı gözlerimi almıştı. Yataktan yavaşça kalkıp sıkıntıyla ofladım ve elimi saçlarıma götürüp birkaç dakika ayılmayı bekledim. Sarhoş gibi hissettiriyor düşünmek.
"Bugün gidiyorum." dedi. Elde etti, istediğini en âlâsından aldı ve şimdi daha bir gün olmadan gidiyor. Gidene yol vereceğim, geri gelmesini istemeyeceğim. Kaptanlar yeni rota çizsin, denizkızları da aynı şekilde.
Cevap vermeden yerde ki geceliğimi elime alarak yatak odasından çıkmıştım. Bir dakika... Yağmur nerede? Kahretsin.
Aklıma son dakika gelen Yağmur'u hatırlamak bile sorunsuzluğumun zirvesiydi. Alelacele üzerimi giyip tekrar yatak odasına hışımla girmiştim. "Git hadi. Yağmur gelecek, görmesin seni." dedim ve onun şaşkın bakışlarından cevap beklemeden odadan çıkıp girişe doğru gitmiştim.
Ağır çelikten kapıyı açmaya çalıştığımda kilitli olduğunu fark etmiştim ve öfkeyle kilidi açtıktan sonra kapıyı kendime çekmemle karşılaştığım manzara karşında elim titremişti.
Paspasın üstünde uyuya kalmıştı. Minicik bedeni dün akşamdan beri burada soğukta kalmıştı.
"Yağmur!" dedim korkuyla bağırarak, artık her uyuyan insanı ölü sanmak zorunda mıydım? Kapıyı genişçe açıp evden çıkmıştım ve yerde ki küçük kızımı kucağıma tek hamlede aldığımda gözlerini aralamıştı. "Yağmur... Özür dilerim bitanem." dediğimde kapıyı ayağımla kapatıp arkamı döndüğümde gömleğini ilikleyen Yağız'ı karşımda görünce Yağmur'da aynı şekilde ona dönmüştü.
"Aylin abla?" Mırıldanarak bir şeyler dediğinde soğuk bedenini dün gece herşeyi yaşadığım yatağa doğru götürdüm. "Güzelim benim." Saçlarından öperek sıcak yatağa yatırdım ve tekrar uyumaya başlaması içimi rahatlamıştı, en azından iyiydi.
Yatak odasından çıkmadan önce kalın kazağımdan birini alarak hâlâ üzerinde olan kir içinde kalmış formasını değiştirip tertemiz hale getirdim ve battaniyenin altına iyice sararak alnından öpmüştüm. Geri Yağız'ın yanına gidecekken öksürdüğü fark etmekle yanına doğru yatmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Tutsağı +18
RomanceUyarı: Cinsellik seviyesi aşırı yoğun, kurgu karışık, yetişkin kurgusu ve hassas kişilerin okumaması tavsiye edilir.