44.Bölüm 💜 Ölüm Tanrıçası

7.2K 768 41
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar! 🔮💜

NOT: YETERLİ BEĞENİ VE OKUNMA SAYISI GELMEDEN BÖLÜM GÜNCELLEMİYORUM.

44.Bölüm

Yeşilin en çirkin tonuyla karışmış, koyu renkli gökyüzünün altında yükselen iki katlı ev cam duvarlarıyla öne çıkıyor, Kaiden'ın evin arka tarafına kurduğu sera ile arkaya doğru uzayan bir görüntü oluşturuyordu.

Kurak Topraklar denilen bu ıssız yere yerleşmek, en fazla yarım saati almıştı. Bataklık sisine benzeyen koyu yeşil dumandan dolayı evden ötesini görmek mümkün olmuyordu. 

Eve giden üç adımlık merdiveni tırmanarak içeri girdik. Kaiden elinde tuttuğu kurbağayı, yani Nicole'ü, oturma odasındaki siyah cam sehpaya bıraktığında Gail ıslık çalarak etrafında dönmeye başladı.

"Bu kaçma işini ne zamandan beri planlıyorsun?" diye sordu. "Evdeki bibloları bile birebir kopyalamışsın."

Kaiden soğuk bir ses tonuyla Gail'ı yanıtladığında "Yeteri kadar vaktim vardı, Gail." dedi. Yumuşak kumaştan yapılma koltuklardan birine oturduğunda yüzünde büyük bir yorgunluk vardı.

"Şimdi ne olacak? Bana bu olanların makul bir açıklamasını yapacak mısın, Kaiden?"

"Elbette, Siena. Dilersen kütüphaneye geç. Orada rahat konuşuruz."

"Ben de gelebilir miyim?" diye sordu Gail.

"Kütüphaneye geçme amacımız, senin bizi rahatsız etmemen Gail." Kaiden ayağa kalktığında Gail sahte bir alınganlık ifadesi gösterdi fakat Kaiden açıklamasına devam etti. "Bu konuyu Siena ile yalnız konuşmalıyım. Herhangi bir kesinti istemiyoruz."

"Tamam. Ben de kendi odama yerleşeyim. Gerçi yanıma kıyafet olarak bir şey almadım ama artık seninkileri kullanırım ağabey." 

Kaiden Gail'e sadece dik dik bakmakla yetindi. Baana döndüğünde başıyla kütüphanenin olduğu yönü işaret etti ve önden yürümeye başladı.

💜💜💜

Kütüphaneye geldiğimizde burasının da tıpkı Kaiden'ın evindeki kütüphane ile birebir kopyalandığını fark ettim. Zaten kitapların ve malzemelerin hepsi Kaiden'ın evinden geliyordu fakat eşyaların da birebir aynı olması işi tuhaf bir hale getiriyordu.

Kaiden ile beraber kütüphanedeki çalışma masasına geçtiğimizde, ikimiz de masanın önündeki dinlenme koltuklarına karşı karşıya gelebilecek şekilde kurulduk. Aramızda minik bir sehpa olmasına karşın, sanki buzdan duvarlar varmış hissini aşamıyordum.

Benim için iki konsey görevlisini gözünü kırpmadan öldüren Kaiden'ı tanımıyor, beni neden koruduğuna dair kafamda mantıklı cevaplar üretemiyordum.

Dakikalar sonra, "Sana o gün yalan söylemiştim." dediğinde sıçramadan duramamıştım. Bedeni öne doğru eğilmiş, sırtı hissettiği mahcubiyetten kaynaklı olsa gerek hafifçe kamburlaşmıştı. Yüzünde büyük bir yorgunluk hal, az önce olduğu gibi yine dikkat çekiyordu.

"Ne konuda?" Yavaş mırıltımdan sonra Kaiden sırtını koltuğa yasladı.

"Sana kehanet sihrini hiç denemediğimi söylemiştim ancak bu yalandı. Ben kendi kehanet sihrimi, dokuz konsey üyesinden biriyken yapmıştım. Görevimin yüzüncü yılını doldurduğum gece, gelecek için meraklanmış ve tam bir aylık vejetaryen diyetine başlamıştım."

"Geleceğimden ne bekliyordum o an emin değildim. Gelmiş geçmiş en kadim büyücülerden biri haline gelmiş, gücümün zirvesine yerleşmiştim. Ancak kehanet sihriyle aslında yolun başında bile olmadığımı o an anladım."

Büyüler Kraliçesi (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin