Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar! 🔮💜
NOT: YETERLİ BEĞENİ VE OKUNMA SAYISI GELMEDEN BÖLÜM GÜNCELLEMİYORUM.
Arkadaşlar verdiğiniz destek için çoook teşekkür ederim. Beğenileri yine unutmazsak çok sevinirim. Sizi seviyorum.
45.Bölüm
Bay Alaunus beni koridorda karşıladığında, yüzünde nazik bir gülümseme vardı. Başına koca bir kukuletası bulunan devasa bir başlık geçirmiş, küçük bedeni havada süzülmeye başlamıştı. "S-Sienaa..." diye tısladığında gülümsemesi masum olmaktan ziyade, ürkütücü duruyor. "Seninle kehanet rüyasını konuşmak istiyoruz."
Bir elimde tuttuğum siyah çantam ve göğsüme bastırdığım kitaplarımla davet için endişeleniyorum. Sanki anı kırıntılarımdan biri canlanır gibi oluyor fakat karşımda bekleyen Bay Alaunus üzerime doğru gelmeye başladığında anı kırıntılarını kaybediyorum.
Görüntü değişiyor ve kendimi her nasılsa Bay Alaunus'un odasında ayakta bekler vaziyette buluyorum. Bayan Carmen ve Bayan Brook çalışma masasında sinsice gülümsüyor, odadaki diğer hocalar da çember oluşturmuş vaziyette dik dik bakıyor.
Sanki oradaki en büyük suçlu bendim ve o an utanmam gereken bir şey varmış gibi hissediyorum.
"Neden konuşmak istiyorsunuz?" diye sorduğumda aslında kelimelerin ağzımdan çıktığına bile emin olamıyorum. Alnımdaki terler boncuk boncuk birikiyor, ruhum derin bir kasvetin içerisine gömülüyor.
Sonra nasılsa Bayan Carmen'in yanında kalkan Bayan Marcus sinsice gülümsüyor, parmağını bana doğru uzatıyor. "Sen!" diyor. "Her şey senin yüzünden!.."
Öfkeli kahkahası odada çınlarken diğerleri de onu taklit ederek parmaklarıyla beni işaret ediyor.
"Ne benim yüzümden olacak? Burada neler oluyor?"
Korku dolu gözlerle her birinin yüzüne tek tek bakıyorum. Ancak onlar uğursuz kahkahaları ile beni işaret etmeleri dışında başka bir şey göremiyorum. Her biri çemberi daraltarak üzerime doğru yürümeye başladıklarında, Kaiden ortaya çıkıyor ve asasıyla bir ölüm meleği gibi görünüyor.
Ancak Kaiden o sırada bana değil, değneğini doğrulttuğu iki konsey üyesine bakıyor. Onları çemberde görmememe rağmen, nedense bir anda peyda olmuş gibiydiler.
İşte ne oluyorsa, o anda oluyor. Kaiden ürküten bir kükremeyle asalarını adamlardan yana salladığında, camları andıran çatlama sesi duyuluyor. Adamlar ortadan ikiye ayrılarak, vücutlarının her bir parçası odanın içine doğru saçılırken ellerimle yüzümü kapayarak yüksek desibelde bir çığlık koparıyorum.
Bayan Marcus, Bayan Carmen, Bayan Brook... Her biri çığlıklarımın arasında, üzerime üzerime yürürken "Her senin yüzünden!.." demeye devam ediyorlar.
💜💜💜
Nefes nefese uyanmamla, banyoya koşup midemdekileri kusmam arasındaki geçen süre en fazla on saniye idi. Soğuk fayansların üzerine oturmuş şekilde, işimi bitirirken biri önüme gelen saçlarımı geriye doğru çekti. Bunun Kaiden olduğunu anlamam, yanağıma değen parmakların sıcaklığı sayesindeydi.
Kaiden saçlarımı tutarken cansız bir sesle, "Siena, sana bir ilaç hazırlamalıyız." dedi. "Kabusların seni uyutmuyor."
Hırıltılı nefesimi düzene koymaya çalışırken, Kaiden'a cevap vermeden lavabodaki soğuk suyu ardına kadar açtım ve avuçlarıma doldurduğum suları suratıma çarptım. Bunu ne kadar tekrarladım bilmiyordum. Bir aşamadan sonra hıçkırarak ağlamaya başladığımda, göz yaşlarımla yüzümdeki nem birleşmiş vaziyetteydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyüler Kraliçesi (Bitti)
FantasiaUnutulmuş bir diyardan yazılan masallarla büyümüştüm. Tanrıların lanetlediği, uğursuz kimselerin kol gezdiği o yer aslında benim evimdi. Ancak yalnız olmadığımı da biliyordum. Aldığım her nefeste, gördüğüm her yerde sadece onunla olacaktım.