4

4.2K 291 112
                                    


Üç gün... Tam üç gün olmuştu Bekir'i, bana sarıldıktan sonra evden yollayalı. Üç gündür artık yalnız da uyuyabildiğim yalanını sallayıp eve gelmesini istememiştim. Sabah nöbetini o tuttuğu için gece artık başka biri geliyor, kapıda başka biri bekliyordu. Bekir sabah tüm gün kapımda nöbet tuttuğu için bir de gece başımda bekleyemezdi. Artık bu kadarını ona yapmak ayıp olurdu.

Ama allah kahretsin ki üç gündür gözüme gram uyku girmiyordu. Bu evde zaten yalnız hissediyordum ama o yalnızlığın en çok hissedildiği vakitler hep geceleri oluyordu. İlk gece yalnız uyuyabileceğime de kendimi ikna edip denemiştim ama gördüğüm kabuslardan sonra, sonraki iki gece bunu yapmaya cesaret edememiştim.

Geceleri uyuyamamak da gün içinde ölü gibi olmama sebep oluyordu. Bazen uyku inanılmaz bastırıyor, uyku bastırdıkça kabus göreceğimi bilen kalbim sıkışıyordu. Ben de çok utanarak da olsa kapının dışında Bekir olduğunu bildiğim için gidip kapının yanında oturarak birkaç saatlik uykular çekiyordum.

Anlamlandıramadığım bir şekilde Bekir yanımda olduğunda güvende hissediyordum. O yokken, özellikle de yalnızken, attığım her adımı tehlikeye atıyormuşum gibi geliyordu.

Gözlerimi ikindi vaktine doğru dış kapının yanında, duvara sırtımı yaslayıp uykumu aldıktan sonra açtım. Derin bir iç çekip birkaç dakika kendi rezilliğimi düşündüm. Adamı içeri almıyor, üç gündür doğru düzgün görmüyordum ama kapının önünde duruyor, o varken kabus görmem diye betona oturup uyukluyordum.

Hayır adam şu yaptığımı öğrense kırk gün dalga geçerdi benimle. Elin adamı olmadan uyuyamamak da neyin nesiydi ya?

Ben aptal aptal kendime kızarken bir anda yanımdaki kapının tıklatılmasıyla yerimden sıçradım. Bir an yandan gelen tak tak sesi ömrümden ömür götürmüştü. Elimi korkuyla kalbime götürürken titreyen ellerimi gördüm. Yavaşça ayağa kalkıp kapının deliğinden baktım. Bekir'in gergin gergin beklediğini görünce birazcık daha bekledim adam kapının önünde yattığımı anlamasın diye.

Kapıyı açtığımda Bekir duruşunu düzeltip dışarı yarım çıkardığım yüzümü görebilmek için kafasını eğdi hafif.

"Nasılsın?" dedi.

"İyiyim."

Bir süre şaşkın şaşkın bekleyip "Ben de iyiyim." diye homurdandı.

Gülüşümü zar zor engelleyip "Noldu?" dedim. Hem böyle belki Bekir efendi öyle kısa kısa konuşmalarının ne kadar can sıkıcı olduğunun farkına varırdı.

"Eve bir şey lazım mı?"

"Yoo, şimdilik bir şey gerekmiyor. Teşekkürler düşündüğün için."

"Senin bir ihtiyacın var mı?"

"Hayır, yok."

"Biraz dışarıda hava almak ister misin?"

"Sevda ile konuştum. O gelecek bugün çıkacağız beraber. Sağ ol yine de."

Sinirle bir nefes alıp verdi. "Mahkum değilsin ya Defne. Günde bir kere mi çıkma hakkın var."

"Bünyem alışık değil ya. İki kere güneş görmek çarpmasın şimdi beni."

Daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden kapıyı örttüm. Hayır, bugüne kadar bin tane bahane bulup çıkartmadım şimdi ne diye çıkalım diye ısrar ediyorsun ki kardeşim sen? Benim aklımı karıştırmaya niyetin mi var yani hayırdır? Hayır ben gelemem öyle işlere. Yok Bekir'e bağlı kalmakmış, yok gece yanında Bekir'i istemekmiş falan filan... Böyle böyle ne olacak sonra? Bekir hala benden nefret edecek, ben de Bekir'e alışmış olucam? Yok ya!

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin