11

3.6K 290 55
                                    

Hoş geldiniz, iyi okumalar. Satır aralarında buluşabilirizzz.

————

"Defne bak gerçekten, rahatsız hissedeceksen benimle gelmek zorunda değilsin."

Oldukça babacan bir tavırla elini elimin üzerine koymuş babama döndüm. Çok düşünceliydi gerçekten ama aynı zamanda çok komikti. Gözlerimi devirip "Baba uçak kalkışa geçti." dedim. "Artık istemesem de gelmek zorundayım."

Sinirli bir nefes verip "Babanla eşşek eşşek konuşma." diye huysuzlandı.

Gidince göreceklerim, daha doğrusu görebileceklerimden rahatsız olacağımı düşünüyordu ve bu çok tatlıydı. Bu kadar düşünceli bir adam olması bazen beni görmemişe çevirecek diye korkuyordum.

Uçak yolculuğumuz boyunca ben gerginlikten kasım kasım kasılırken babam da sağ olsun çok düşünceli olduğunu düşünmemin beş dakika sonrasında fosur fosur uyumaya başlamıştı.

Uçak sağ salim indiğinde yavaş yavaş uçağı boşalttık. İner inmez babam annemi arayıp haber verdi. Ben de o sırada bizi gelip alacak aracı arıyordum. Babamı bir askeri karşılayacaktı, adam sonuçta koskoca albaydı. Önce karakola gitmemiz gerekiyordu ve köye de taksinin gireceğini düşünmüyordum.

Etrafta kimseyi göremedikten ve aslında kimi aradığımı da bilmediğimi fark ettikten sonra babama dönüp telefonu artık kapatması için elimi sallayarak "hadi," yaptım.

O da aynı şekilde eliyle "Sen git," der gibi beni kovunca kaşlarımı çattım.

Yahu daha saatler önce ayrılmışlardı, bunca zaman içinde de uçaktaydık sadece. Bu adam neyin hesabını veriyordu anneme yine acaba?

Gözlerimi devirip arkamı döndüm, havalimanının nüyük kapısından dışarı çıkıp güzel bahar havasına gülümsedim. Cıvıl cıvıl parıldayan güneşle gözlerim yarı kapalı biraz dışarı doğru yürüdüm.

"Selam," diye yanımda beliren adama korkuyla dönerek adımlarımı durdurdum.

"A-ah," dedim şaşkınca. "Seni görmeyi beklemiyordum. Ömer'di, değil mi?"

"Aynen," dedi gülerek. "Karakolda müsait araba kalmayınca benden rica ettiler. Talip albayla sizi ben götüreceğim."

Şaşkınlığımı üzerimden atabildiğimde ben de yarım yamalak gülümsedim. "Sen de asker misin?"

"Yok," dedi. "Ben taksicilik yapıyorum."

"Anladım," diye mırıldandım. Çok samimi davramışları içimi ısıtmıştı ama tanıştığımız günün konusunu açmalı mıyım emin olamadım.

Sağ olsun o benden önce konuyu açarak beni büyük bir yükten kurtardı. "Ya, birbirimizi gördüğümüz tek gün için özür mü dilesem yoksa üç yıl öncenin konusunu açmak aptallık mı olur bilemedim."

Elini ensesine atıp mahcubiyetle kaşıyınca kafamı hafif sola çevirip küçük bir kahkaha attım.  "Sanırım çok da özür dilenecek bir şey değil," dedim. Gözleri parıldadı. "Garip, saçma sapan bir olaydı. Gülerek hatırlayacak bir anı oldu bize sanırım."

"Bazen annemin otoritesine karşı koymak mümkün değil. O gün de öyle bir anıma denk geldi."

"Sorun yok. Geçmiş gitmiş." Ben Şırnak'ta kalan bütün anıları sildim zaten.

Babam da sonunda yanımıza geldiğinde aynı şaşırma seansını o da yaşadı. Kaşları çatılınca koluna girdim. Şu an gerginliğin sırası değildi, acelemiz vardı. Babamla arabaya geçtik. Beni arkaya, yolcu koltuğunun arkasına oturtup iyice köşeye geçmem için tembihledi.

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin