24

4.6K 303 138
                                    


"Hangisi daha şık duruyor?"

Defne üzerine tuttuğu iki bluzu bana tek tek gösterirken gözlerim bluzlardan başka her yerde -daha çok bedeninde- geziniyordu.

"İkisi de şık." diye mırıldandım. Kıyafetlere dikkat etmediğimi fark edince gözlerini devirip ofladı.

"Üfff, Bekir ya!" Arkasını dönüp gardrobu karıştırmaya devam etti.

Beraber olduğumuz geceden sonra üzerinde garip bir utangaçlık ama yine de bana karşı hoş bir sıcaklık da vardı. Bazen uzun süre gözlerine baktığımda gözlerini kaçırıyor, nereye bakacağını bilemiyor, yanaklarına hoş pembelikler ekliyordu istemsizce. Her hareketi içimde kelebeklerin uçuşmasına sebep oluyordu.

O geceden beri aramızdaki ilişkiyle ilgili hiç konuşmamıştık. Evli olabilirdik ama sonuçta evlenmemiz çok da doğal sebepler sonucu olmamıştı. Şimdiyse ben ne zaman sevgili olma, gerçek bir ilişki konusu açsam kaçıyor ya da konuyu değiştiriyordu.

Koskoca adam olmuştum. Neredeyse 30'uma basacaktım ama karşımdaki küçük kadının peşinden koşan da sevgililik gibi ergen işlerle kalbi atan da bendim.

Elleri belinde boş boş sabahtan beri baktığı dolaba bakarken ben yatakta oturmuş onu seyrediyordum. Savcı, yine Defne'yi yanına çağırmıştı. Bu iş bana hiç mantıklı gelmiyordu. Hele de o gün, o savcı olacak adamın Defne'yi bileğinden tutması falan... Düşündükçe canımı sıkıyordu ama şimdilik ses çıkarmıyordum. Defne'yi huzursuz etmeden bu işi çözecektim. Belli ki yeni tanışmış olmalarına rağmen Defne de savcıdan çok hoşlanmamıştı çünkü onun da konusunu ne zaman açmaya çalışsam bu konudan da kaçıyordu.

"Ay tamam ya," diye mutsuz mutsuz nazlandı dolaba doğru. "Şunları giyeyim. Defileye çıkmıyorum ya zaten."

Salondan tıkır tıkır sesler sesler gelince başı hızla kapıya doğru döndü. Sonra da bana bakıp "Ay," dedi aceleyle. "Huysuz yine koltukları tırmalıyor."

Gözlerimi devirdim. Bu kedi artık fazla olmaya başlamıştı. Defne'nin bir adım dahi uzağında durmuyor, karıma benden daha yakın davranıyordu. Defne de azıcık bile şikayet etmeden tüm gününü onunla geçiriyordu. Hatta bazen, ben geç kaldığımda o eşşoğlueşşek benden önce Defne'nin yanına uzanmış, koynunda uyuyakalmış oluyordu. Bu durumda da tabii feragat edilen ilk kişi ben oluyordum ve tepe tepe kendi odamda uyumak zorunda kalıyordum.

Defne odadan aceleyle çıkacakken ayaklandım. "Tamam tamam," dedim onu durdurup. "Ben bakarım kediye. Sen üzerini giyin."

Bana baktı. Gülümseyip başını salladı. Gülümsediği an evde güneş, göğsümde çiçekler açtı. Tepeden karıma bakarken eğilip gülüşünden öptüm. Sonra da bana şaşkın şaşkın bakan Defne'yi odada bırakıp salona geçtim.

Salondaki ucubeyi koltuklara pençe atarken yakaladığımda başımı iki yana sallayıp tek elle onu yakaladığım gibi kucakladım. Salondaki koltuğa oturtup onu da kucağıma oturttum ve güzelce sevmeye başladım.

"Bana bak," diye mırıldandım sessizce. Bir gözüm de karşıdaki yatak odasındaydı. "Bundan sonra gece kendi yatağında yatıyorsun, anlaştık mı? Anneyi rahat bırak biraz oğlum ya!"

Huysuz beni hiç umursamadan kendini biraz daha sevdirdi, sonra da kucağımdan kalkıp yere atladı ve bana götünü dönüp salondan çıktı. Ben çatılmış kaşlarımla ona bakarken kapıya doğru miyavlayıp ağlanmaya başladı.

O biraz miyavladıktan sonra kapı aceleyle açıldı, Defne ona doğru eğilip "Ya kıyamam sana, sen niye öyle içli içli miyavlıyorsun bakayım?" diye Huysuz'u kucakladı.

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin