18

4.1K 302 127
                                    




Yorgun gözlerle açık kapıya yaslanıp artık gerçekten Bekir'in defolup gitmesi için saniyeleri saymaya başladım. Bekir'se yavaş yavaş bağcıklarını bağlıyor, hiç acele etmiyor ve beni zıvanadan çıkarıyordu. Sinirle bir nefes alıp yanağımı kapıya yasladım ve gözlerimi kapattım.

Bekir'e bütün içtenliğimle açıldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi kalkıp tuvalete kaçmış ve bir süre tuvalette ne yaşadığımızı ve onun neler söylediğini idrak etmeye çalışmıştım. O gün, söyledikleri bana çok da ciddi gelmemişti ama o konuşmanın üzerinden geçen iki gün boyunca beni canımdan bezdirmiş ve gerçekten de sözünü tutmuştu.

İş dışında benden bir adım bile uzak durmuyor, sürekli ama sürekli tepemde dolanıyordu. Aynı odada kalmamız gerektiğini ısrarla savunduktan sonra benim katiyyen reddetmem sonucu bir de odamda yerde yatabileceğine dair bir teklifte bulunmuş ama ondan da red yemişti. Sonuç olarak, ceza gibi, iki gündür ikimiz de salondaki koltuklarda uyuyorduk.

Gerçekten aklımı yitirmek üzereydim. Ayrıca kendini böyle affettirebileceğini düşünüyorsa çok yanılıyordu çünkü beni daha da sinirlendirmek ve boğmaktan başka bir şey yapmıyordu. Yine de beni rahat bırakacağına söz verse anında onu affeder ve misler gibi yatağımda iki gün hiç uyanmadan derin bir uyku çekerdim. İki tane kocaman odası olan bir evde salonda yatmak da nereden çıkmıştı ya!

Üstelik her şey bununla sınırlı da değildi. Her nasıl olduysa genelde kahvaltı etmediğimi fark etmişti ve sabahları işe giderken beni de kaldırıyor, kahvaltı hazırlıyor, ben, onun hazırladığı kahvaltıyı yemeden de hiçbir yere gitmiyordu. Bir insan sabah yedide neden kahvaltı yapardı ki!

Bu sabah da gerçekten midem hiçbir şey almadığından yememek için huysuzlanmıştım ve işe geç kalacağı tehdidiyle bir tabak dolusu kahvaltılık yedirmişti zorla.

Şimdiyse, sanki az önce "Senin yüzünden işe geç kalacağım." naraları atan başkasıymış gibi yavaş yavaş bağcıklarını bağlıyordu.

"Bekir artık defolur musun?" diye mırıldandım. Yanağım kapıya yaslı olduğundan sesim boğuk boğuk çıktı.

Ayakkabılarıyla işi bittikten sonra dikilip üzerindeki ceketi düzeltti. "Dolaba bıraktıklarımı en geç 12 gibi yiyorsun. Sonra da yediğine kanıt olarak bana fotoğraf atıyorsun. Aradığımda her ne iş yapıyor olursan ol o telefonu açıyorsun."

Zar zor açık tuttuğum gözlerimi devirdim. "Yemeği yiyip yemediğimi akşam gelince görürsün, kimseye fotoğraf falan atmıyorum. Ayrıca beni sürekli arayıp rahatsız etme çünkü tüm gece koltukta uyudum ve bir zorba tarafından sabah 7'de uyandırıldım bu yüzden tüm gün uyuyacağım."

Ellerini beline koydu. "Kocanla ne biçim konuşuyorsun sen?" dedi.

"Kocam yok." diye fısıldadım ve kapıyı yüzüne örttüm. Arkamı dönüp gidecekken kapıyı eliyle tutup kafasını aradan çıkardı.

"Aradığımda aç, bozuşmayalım." diyip hızla pijamamın yakasını tuttu, beni kendine çekip burnuma ufak bir öpücük kondurdu ve kaçar gibi çıkıp kapıyı örttü.

O gittikten sonra salonda, Bekir'in yastığında uyuklayan Huysuz'u kucakladığım gibi odama gittim ve sarılarak rahat yatağımda öğlene kadar uyuduk. Uyanıp dışarıdaki birkaç işimi halletttikten sonra eve dönüp dolaptakilerden atıştırdım ve televizyondan bir şeyler açtım. O sırada gelen mesajla ekranı aydınlanan telefonuma dönüp elime aldım ve kilidini açtım.

Bekir: Rapor?

Mesajı görür görmez "Odun," diye homurdanırken yine de dediğini yapmak için rapor yazarken gelen ikinci mesajla durdum.

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin