31.Bölüm

2.4K 114 25
                                    



İnsan değer verdiği birini,sevdiği birini,ölesiye aşık olduğu birinden vazgeçermi hiç? Vazgeçer.O sevdiği onun elinden benliğini,hayallerini,tüm ümitlerini alıyorsa evet vazgeçer.Zamana bırak geçer demişlerdi,ama zaman onu sağ bırakmamıştı...Geçen zaman daha çok canını acıtmıştı aksine bu yüzden vazgeçmek zorunda bırakılmıştı hayatından.
Bazı şeyler artık mümkündü,lakin artık mühim değildi Feride için.Geçmişti artık,vazgeçmişti...O biri vardı ama kendini yok etmişti çektirdiği acılarla.

Sevginin bahanesi olmaz. Sizi seven insan sebeplerin arkasına sığınarak kaçmaz. Seven insan karşısında kaf dağını görse "elimi tut aşalım bu dağı" der. Sevmeyen insan en ufak tümsekte takılıp düşerim korkusuyla"ben gidiyorum der." Çiçekli yolları yürümek kolay. Maharet dikenli yolları gecmek."
Dikenli yol bile olsa birlikte yürümek istemişlerdi Batu ve Feride.

İnsan doğru kişiyle karşılaşınca kurulu düzene varmış gibi, luna-parka ilk kez gitmiş gözleri ışıl ışıl parlayan çocuk gibi, aradığını bulmuş gibi, sanki bunca zaman zaten berabermiş ama hasretini de çekmiş gibi,varacağı yola gelmiş gibi, eksik olanı tamamlamış gibi, hayatına baştan başlamış gibi, evindeymiş gibi hissediyor.
Pınar'la nişanlandıklarından beri hep onun mutsuzluğunu kendi yüzünden zannederdi Batu,mutlu edemiyor zannediyordu.Ama sorun onda değilmiş birbirleri için doğru kişi olmadıkları için zor bir dönem geçirmişler.Eğer olsalardı Batu'nun onu ne kadar sevdiğini herşeyin üstesinden gelebileceklerini görürdü.Babasını dinlemeyip kendisini yarı yolda bırakmasaydı herşeyi,herkesi geride bırakırdı onun için.Ama o yapmamıştı,tercihini ailesi yönünde kullanıp bitirmişti.
Şimdi Feride,yeşil gözleri karanlık gecelerini aydınlatan kadın,Güneşi,Günışığı...Kendisini sevmediği bir zamanda yeniden kendini sevdirmeyi öğretmişti ona.Söyleninlenlere kulak vermeyip kendisinin elinden tutan kadın,onu kaybedecek diye ödü kopuyordu.Hele Toprak...O kadar alışmıştı ki o küçük adama öz evlad bile bu kadar sevilemezdi.Ona duyduğu sevgi çok başkaydı.Günışığının parçasıydı Toprak.

Güzel bir söz akşamlarının ardından herkes evine dağılmıştı.Öyle bir yağmur başlamıştı ki sözden sonra gök gürültüsüyle birlikte adeta can çekişiyordu gökyüzü sanki.Sanki ağlıyordu yağmur birileri için.
Yağmur ağladıkça oda ağlıyordu arabasının içinde;Emir...Hala Feridelerin kapısının önündeydi arabası.
Ağlıyordu yağmur...hemde siliyordu sanki maziyi.
Az önce sözü olan kadının,ona olan aşkı bir hayaldi ve geldi geçti sanki...O aşkı çözememişti,kıymetini bilememişti ve şimdide bitmişti sonu kötü biten hikayeler gibi...Yağmur ağladı,Emir ağladı o gece.Hiç bitmeyecek sandığı aşkın bitirilişine şahit olmuştu bu gece,Feride'nin ailesinin onun canından,kanından olan oğlunu Batu'yu babası gibi görüldüğüne şahit olmuştu...
Berna,sokaklarında herşeye şahit olan adamın çaresizliğini görmüştü.Nasıl kıvrandığını görmüştü.Ama hiç birşey yapmamıştı başkası için acı çekerken teselli vermeyecekti ona.

Selma hanım'da herkes gittikten sonra evi bir dip köşe yaptıktan sonra perdeleri takıyordu yerine,aşırı titiz olduğundan içi rahat edipte uyuyamazdı.
Mahallelerinde duran Emir'i görmüştü,bu yağmurda arabanın yanında napıyor diye düşünmeden edemedi.Öyle yağıyordu ki yağmur, ıslanıyordu ama umursuyormuş gibi bir hali yoktu.
Feride'nin yanına gitmişti haberi varmı diye ama oda bilmiyordu neden orada öylece olduğunu,dayanamayarak indi yanına Selma hanım eve çağırsada gelmedi genç adam.

Genç kadın şemsiyeyle koşarak yaklaştı ona. ne oluyordu anlamamıştı.

"Emir?" Merakla söyledi adını.

Pijamalarıyla şemsiyeyle gelen kadını gören Emir tepki vermedi.Yeri izliyordu sadece.

"Neden buradasın?Bu yağmurda ne yapıyorsun burada Emir?" Cevap vermeyen adama meraklı sorularını sormaya devam ediyordu.
Kırgınlık ve hüzün dolu bakışlarla baktı genç adam yağan yağmuru dinlemeden.

YEİS (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin