34| Proportions

45 12 1
                                    

Aradan geçen iki ayda pek çok şey değişse de hala doğru olmayan yerler vardı.

Jisung daha da iyiye gidiyordu. Minho'nun suçlu olduğunu kimse bilmiyordu. Kimse de umursamamıştı sonuçta ölen kişi de bir suçluydu.
Seungmin sırf Chan üzülmesin diye Mina'dan şikayetçi olmamıştı. Mina hala kayıptı.

Hyunjin, Jeongin ve Changbin birlikte yaşamaya başladıkları minik evde şaşırtıcı bir şekilde uyum yakalamışlardı. Changbin geceleri uyuyamayan Jeongin'e yemek yapıyor ve vakit geçiriyor, Hyunjin ise onların uyuduğunu sanıp gizlice resim yapıyordu.

Resimleri eskisine göre daha neşesiz ve karanlıktı. Belli belirsiz bir çizgide ilerliyordu. Kafayı sıyırmasına ramak vardı. Uyuyamıyordu.

Sabah erkenden odadan çıkıp salonda biraz oturdu. Jeongin'e kendi odasını vermişti. Kendisi de başka bir odada sadece resim yapıyordu.

Geceleri Jeongin'i izlemeye gitse de hızlıca dönmekten başka şansı olmuyordu. Jeongin'in de uyumadığını biliyordu.

Kanepenin rahatlığı birden onu içine çektiğinde uyuyakaldı. Güzel bir rüya görürdü belki.

Jeongin de yatağın içinde dönüp durmaktan sıkılmış ve kalkmaya karar vermişti.

Salonda uyuyakalmış olan Hyunjin'i görüp biraz izledi. Sonra hemen yanındaki kanepeye oturdu.

Belki de ona minnetini gösterecek bir şeyler yapmalıydı. Mektup yazacaktı. Hyunjine bunu verdikten sonra kendini artık hazır hissedecek ve buradan gidip kız kardeşiyle birlikte yaşayacaktı.

Öyle karar vermişti. Ne de olsa Hyunjin'in de kendine ait bir hayatı vardı. Kendisiyle yüzleşmeli ve hayatına devam etmeliydi.

Önce hava almak istedi. Üzerinde incecik beyaz tişörtü ile dışarı çıktı. Biraz yürümek istedi. Kapıdan çıktıktan sonra adımları yavaşlamıştı.

Kendi başına hareket edemeyecek kadar korkuyordu. Sokağın başında durup önündeki yola baktı. Gittikçe uzayan yol içindeki korkuyu tetiklemeye devam ediyordu.

Bir adım attı. Ardından bir adım daha. Sonra durdu. Kalbi hızlanıp göğüsünü delecek gibiydi.

Düşmemek için duvara tutundu. Sonra bir adım daha attı.

"Tanrım." Belki de hakettiği yaşamdan çıkışın cezası buydu. Gözlerini kapadı ve hayal etti.

Kilise bahçesinde küçükken nasıl koşuşturduğunu. Bu onu rahatlatmasa da nasıl yürümesi ve nasıl ayakta durması gerektiğini hatırlatıyordu.

Dik duruşunu düzletti ve sırtını duvara yasladı. 

"Duvar olmadan dik bile duramıyorsan ne için yaşıyorsun ki küçük tilki." Kendi kendine söylediği sözün ağırlığı altında kalıp geri döndü.

Kapının önündeki merdivenlere çöküp oturdu.

"Jeongin!" Hyunjin elinde ceketle koşarak kapıya çıkmıştı. Jeongin'in korktuğundan daha fazla korkuyla olduğu yere çöktü.

"Nereye gittin?" Dedi derin bir nefes alıp.

"Burdayım. Hava aldım."

"Üzerine ceket al." Elindeki ceketi omuzlarına atıp yanına oturdu.

"Gitmem gerek değil mi hyung?" Diye sordu. Gözleri artık karanlığa gömülmüştü.

"Ne? Nereye?"

"Seni bırakmam gerek. Geri kalan ömrümde sana tutunarak yaşayamam."

"Niye böyle düşünüyorsun ki? Bana tutunmanda yanlış bir şey yok. İllaki bir gün gideceksin ama henüz bunun için çok erken."

And God Create Death,,HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin