18| Minimalite

68 17 1
                                    

Pazar'ı Pazartesiye bağlayan gece herkes için uzun sürdü.

Yeji, Yuna için endişeliydi. Yuna da Jeongin için. Changbin mutlu olduğu için uyuyamıyordu.

Hiçbir şey anlatmadıkları arkadaşları Seungmin fazla mesaiden saatlerdir uykusuzdu.

Hyunjin ise içini kaplayan sıkıntının geçmemesi yüzünden rahatsızdı.

Minho da gece boyu uyuyamamış ve hava almak için dışarı çıkmıştı. İstemsizce kendini kilisenin önünde bulmuştu. Geri dönmek üzereyken bahçedeki Hyunjin'i görmüş ve konuşmaya başlamışlardı.

Güneşin doğmasına 1 saat kala kilisenin içinden gelen çığlıklarla tüm mahalle uyanmıştı. Her yerin ışıkları yanmıştı.

Minho uzaklaşmış ve olanları uzaktan izlemeye başlamıştı. Görüş alanı kısıtlı olsa da bir şeyleri anlayabiliyordu. Bir şeyler tersti.

Monika gözyaşları içinde kilisenin girişinde bağırıyordu. Hyunjin ne yapacağını bilmediğinden soluğu Jeongin'in odasında almıştı. Jeongin'in kapısı açıktı ve içeride Jeongin'e dair bir iz yoktu.

Daha da endişeleniyordu. Başına bir şey geldiyse. Ne yapacağını bilmeyecekti.

Hyunjin tek bir şeyi düşündü. Koşarak Monika'nın yanına geldi ve etrafa bakındı. Yerde boyna uzanan rahibi gördüğünde kendine gelmesi için Monika'yı sarstı.

"Ambulansı arasanıza! Ne demeye duruyorsunuz bayan Monika!" Monika ağlamaktan buğulanan gözlerini Hyunjin'e getirdiğinde ellerini tuttu.

"Jeongin'i bul. Yalvarırım. Samuel sana yalvarırım Jeongin'i bulup sakla." Hyunjin'in önünde diz çöküp ağlamaya devam etti.

Hyunjin kesinlikle bir şeylerin yanlış olduğunun farkındaydı. Birilerine ihtiyacı vardı. Tek başına çaresizdi. İlk kez korkuyu iliklerinde hissetmişti.

Hyunjin cebinden telefonunu çıkardı ve ambulansı aradı. Minho'ya ve diğerlerine de haber verdikten sonra Jeongin'i aramak için oradan uzaklaştı. Önce müştemilatı sonra da bahçeyi aradı.

Kiliseden çıkmış olamazdı. Saklanabileceği yerler çok fazlaydı. Hyunjin telefonu yanında taşıyor olmasını umdu.

Aradı ve aradı. Araması gitmiyordu. Hyunjin bir sağa bir sola bakarken kilisenin kapısında kırmızı yanıp sönen ışığı gördü. Durdu bir süre yüzünde yanıp sönmeye devam eden ışık kafasında başka anılarını canlandırmıştı.

Annesi öldükten sonra da aynısı olmuştu. Ambulansın ışıkları yalnızca Hyunjin'in yüzünde yanıp sönmüştü. Donup kaldığı anda yalnızca gözlerini kapatıp açabiliyordu.

William kapıyı açmamakta ısrarcıydı. Görevlileri içeri almıyordu. Minho öne geçip kapıyı zorladı.

"Gidin burdan!"

"İçeride ölmek üzere olan bir adam varken mi?"

Hyunjin donduğu yerden çözülmüş, koşarak kapıya gelmiş ve Williamı iterek kapıyı onlara açmıştı. Minho ile birlikte içeri dönmüş ve Jeongin'i aramaya başlamışlardı.

"Açmıyor mu?" Kilisenin kapısına yaslanmış derin derin nefesler alıp veriyorlardı.

"Aramalar düşmüyor bile. Hyung nereye gitmiş olabilir?"

"Her yere baktın mı?"

"Hm. Kilisenin üst katına, lavabolara, zemin kata ve çatıya. Her yere." Minho'nun aklına bir yer gelmiyordu. Sadece Hyunjin'in bahsettiği yerler. Oradan birini hatırladı.

And God Create Death,,HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin