33| Kalbim krizin bekçisi olmuş

46 10 0
                                    

Yuna duyduğu sözlerden sonra dayanamamış ve gözyaşlarını abisinin omzuna akıtmıştı.

"Özür dilerim."

"Sorun değil."

Hyunjin elindeki poşeti bir kenara koyup Yeji'ye döndü. Marketin önündeki sandalyelerden birine oturdu.

"Yuna iyi olacak mı dersin?" Yeji de bir sandalye çekip yanına oturdu.

"Gerçekten bilmiyorum. Bazen ne hissettiğini anlamakta çok zorlanıyorum. Yardım edebileceğim bir şey de yok."

"Yine de onunla birlikte ol. Her şeyini kaybettikten sonra yapayalnız kalması mentalitesi açısından iyi değil."

"Hyun. Büyümüşsün."

Hyunjin kendini umursamasa da benzer yollardan geçmişti. Ailesini kaybettikten sonra yapayalnız kalmıştı. Halasının evinde büyümüştü neredeyse.

Kaybedecek olduğu tek şey resim yapma yeteneği olurdu. Hyunjin onu kaybetmekten bile korkmuyordu.

"Yeji. Sana bir şey söylemeliyim."

"Tabii."

"Sanki her şeyin kalbimde birikip patlamak üzere olduğunu hissediyorum. Sonuma gelmişim gibi. Bu mutluluğun tarifi falan mı?"

"Belki. Stres altındaydık biliyorsun. Şimdi Chan'ın kız kardeşinin Seungmin'i bıçaklaması ve Jisung... bunları atlatıyor oluşumuzdan olabilir."

Hyunjin derince bir nefes alıp denize baktı. Belki de gerçekten sona gelmişti.

Her şey bitmişti. Buna inanmalıydı.

"Bu arada Hyun. Minho hyung'un babası öldürülmüş."

"Öyle mi? Minho ve Yong üzülmüş olmalılar."

"Pek öyle değil. Sadece bil diye söyledim. Dönünce konuşursunuz. Kalkalım." Yeji hızlıca kalktı.

Hyunjin poşeti de alıp kalktı. Sahile geri dönerlerken hava kararıyordu. Otele geri dönmelilerdi.
-
Hep birlikte kuma oturup denizin karanlığını izlediler. Hyunjin, Jeongin için aldığı gazozu açıp uzattı.

"Teşekkür ederim."

"Peki buna ayak uyduramazsam? Şimdi her şey tıkırında ilerlerken ben bu ilerleyişin içinde tek başıma boğulursam. Hyung o zaman da beni kurtarabilecek misin?"

Jeongin'in aniden sorduğu soru karşısına şaşkındı. Yeji de öyle. Yuna ise sessizce denizi izlemeye devam etti.

"Aslına bakarsan kurtaramayabilirim. Sadece elinden tutar ve seninle birlikte boğulurum."

Yuna gülümsedi.

"Oppa. Fazla dramatiksin. Zaman tahmin ettiğinizden daha acımasız. Boğulduğunuzu düşünürken çoktan ölmüş sayılıyorsunuz. El ele girdiğiniz girdap,çıkamayacağınız bir kara delik." Dedi.

Jeongin gazozunu yudumlayıp kardeşine döndü.

"Seni karanlık deliklerde yalnız bıraktım değil mi? Bu yüzden karamsarlığın."

Sadece gülümsedi. Hyunjin ve Yeji sessizce çaresizlik içinde kurtarmaları gereken iki insana bakıyorlardı.
-

Kızlar bir odada erkekler bir odada kalacak şekilde tutmuşlardı odayı.

Hyunjin çantasını masanın üzerine bırakıp kanepeye uzandı.

"Uykun mu var?" Diye sordu Jeongin. Yatağın bir ucuna oturmuş masumca büyüğüne bakıyordu.

"Hm. İstemezsen uyumam. Senin uykun var mı?"

"Var. Sanırım yoruldum."

"Tamam o halde üzerini değiştir ve yatağa yat. Senin için ışığı kapatırım."

"Pekala." Jeongin onun sözünü dinleyerek üzerini değiştirmek için Hyunjin'in çantasından kıyafet çıkardı.

Bir kenara geçip soyundu. Hyunjin istemese de bakmak zorundaydı. Jeongin'in vücudu iyileşmiş olsa da hala acı içinde kıvranmasına neden olacak yaralara sahipti.

En büyüğü olan sırtındaki yaraya yeniden pansuman yapılmalıydı. Fark edip durdurdu.

"Jeong. Üstünü giyme. Yaralarına bakayım."

Kalkıp önceden odaya istediği ilk yardım çantasını aldı. Jeongin geri gelip yatağa oturdu.

Hemen arkasına oturup yaranın üzerindeki bandajı kaldırdı.

"İyileşmiş mi?" Diye sordu.

"İyileşiyor. Endişelenme sana iyi bakıyorum."

Bir pamuğa ilaç damlatıp kibarca silmeye başladı.

"Yalan söylemiyorsun değil mi? Neden hala acıyor?"

"İyileşirken de acı çekersin Jeongin."

"Peki."

Pamukla işi bitince soğuk bir kremi parmak ucuna sıkıp yine aynı yavaşlıkla sırtında gezdirdi.

"Hala acıyorsa bana söyle."

"Tamam." Son olarak bandajı açmış ve üzerine yapıştırıp kapatmıştı.

"Bitti."

Jeongin hızla ona doğru döndü. Hyunjin bir şey diyeceğini sanırken o sadece Hyunjin'in boynuna sarıldı.

Hyun şaşkınlıkla ve mutlulukla karşılık verdi.

Jeongin kafasını Hyunjin'in boynuna gömdüğünde Hyunjin bir hata yaptığını anladı.

Jeongin'in neler hissettiğini bilmiyordu. Belki de hala acı içindeydi. Onu bilmeden daha zor bir sınava sokmuş olabilirdi.

Ayrıldıklarında Jeongin üzerini giydi ve Hyunjin ortalığı toplayıp kanepeye geri döndü.

Bunun üzerine düşünmeliydi. Jeongin yatağa girmiş ancak koca yatakta tek olduğu için tedirgindi.

"Hyunjin hyung." Diye seslendi. Hyunjin kafasını çevirip ona baktı.

"Burada tek başıma yatabileceğimi sanmıyorum." 

"Sen yatana kadar yanında bekleyebilirim." Doğruldu.

"Birlikte yatsak olmaz mı?" Hyunjin, Jeongin'in tedirginliği anlıyordu.

Onu bırakıp gitmesinden korkuyordu.

"Pekala. O halde ışığı kapatıp geleyim."

Hyunjin kalkıp sadece bir ışık açık kalacak şekilde ışıkları ayarlamıştı. Ardından yatağa oturdu.

Önce oturur pozisyondaydı. Sonra bacaklarını uzattı. Bir yandan Jeongin'in elini tutuyordu. O uykuya dalana kadar kımıldamadan oturdu.

Uyuduğunu fark ettiğinde kalkması gerekirdi. Hyunjin kalkmadı. Kendi uykusu gelene kadar onu izledi ve düşündü.

Ne yapmalıydı.

And God Create Death,,HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin