17.

471 30 27
                                    

"Yarın ödevlerinizi bekliyorum."Hoca bunu dediğinde sınıfta olumlu mırıltılar çıktı. Arda eşyalarını toplarken ben eşyalarımı çoktan toplamıştım. Arda çantasını omzuna atarak bana baktı. "Kanka hadi geç kalmayalım."dediğinde başımı salladım.

Akşamdan beridir bilinmeyenin kim olduğunu düşünüyordum. Bir yol arıyordum fakat bulduğum yollarda kayboluyorum. Böyle bazen nefessiz oluyor ve içim, içimi yiyordu.

Arda'yla güle güle aşağıya indiğimizde herkes burdaydı. Ulaş sanırım sonra gelecekti, birde atkadaşlarıyla.

Melih yüzüme bile bakmadan Arda'ya döndü."Bizim gittiğimiz yer mi?"diye sorduğunda, Arda başını salladı.

Yol boyunca kızlarla konuşmuştuk. Derya ise Melih'in yanında elele tutuşmuşlardı. Hafif esiyordu fakat içime işlemiyordu hava. Biz mekana varasaya kadar bir saat oldu.

Kendi masamıza geçtiğimizde herkes sipariş vermişti. O sıra da mesaj yazdım Ulaş'a

Siz: Geliyor musun?

Popüler çocuk: Yoldayız, geliyoruz.

Telefonumu çantama koyarak arkadaşlarımın anlattıkları konuyu gülümseyerek dinledim. Biz gülerek konuşurken içeceklerimiz gelmişti, tam o sıra da kapı üç kişi için açılmıştı. Ulaş ve arkadaşları bütün endamıyla karşımızda bize doğru geliyorlardı.

Defne abisini gördüğünde ve koşarak abisine sarıldığında Ulaş'ın sımsıcacik kolları onu sarmaladı. Dün de bana böyle sarılmıştı. Gözleri ilk beni hedefe aldığında minik gamzeleri göründü.

Lanet gamzeler!

Sarılmaları bittiğinde ve buraya geldiklerinde Ulaş benim tam karşıma oturmuştu. Defne yine Melih ve Ulaş'ın ortasına oturmuştu. Yalın, Sevda, Arda, Buket, ben ve adını henüz bilmediklerim arkadaşlar.

Ulaş ve arkadaşları garsonu çağırmış ve kahve sipariş etmişlerdi.

"Ulaş yeni bir projen varmış, doğru mu?"diye sordu Yalın. Ulaş göz ucuyla bana baktı ve başını salladı. "Evet var, üzerinde hala çalışıyorum."

Arda kaşlarını kaldırdı."Bu kadar yetenekli birisinin mutlaka ilhami vardır. Kim bu acaba?"

Melih başını Ulas'a çevirdi ve cevabını merakla bekledi.

Arkadaşları alttan alttan sırıttı. Ulaş onlara göz ucuyla bakarak kaşlarını kaldırdığında göz kontağı kesinlikle bende değildi. "İlhamım sadece benim. Birseyi dikkatle ve özenle yapamaya devam ediyorum ve dikatimi bozan ne varsa o an, uzak duruyorum."dediğinde iki arkadaşı dudaklarını birbirine bastırdı, gülmemek için.

Onlara bakarken kaşlarımı çattım. Ne diye gülüyorlardı ki? Sende iyice meraklı oldun Gülçehre. Sanane.

"İlham aldığın birsey yok yani?"diye sorduğunda başını hayır anlamında salladı."Hayır yok."

Ve herkes başka bir soru daha açtığında konuşmaya başlandı. Gözlerim Melih'i bulduğunda birşey hissetmek istedim.

Melih Defne'ye acayip bakıyordu. Sanki aşkla bakıyordu fakat benimkisi aşkın
a'sı bile değildi. Ona o kadar güzel bakıyordu ki kıskanmak bile günahtı. Hiçbir zaman hemcinslerimi kıskanmamıştım ve kıskanmıyordum. O onu sevmiş olabilir, çünkü senin elinde olan birşey değildir. Kalp bir kez aşık olurdu ve aşk olurdu.

Melih'e sadece baktığımda ve gördüğümde bana dedikleri geliyordu. Kötü sözleri ve aşalamaları. Ben böyle adam sevemezdim.

Bana saygısı olmayan bir adamı sevemezdim.

Defne Melih'e bakarak gülümsedi ve o an, Melih Defne'nin yanağına öpücük bıraktı.

Gözlerimi onlardan anında çektim ve gözlerim bir saniye Ulaş'a takıldı. Bana bakmıyordu ya da etrafa. Sadece önündeki bardakla bakışıyordu. Kaşlarımı çattım. Neden böyleydi? En hasarlı duvarlarını örüyordu fakat yıkmama izin vermiyordu.

Aniden ayağa kalktığımda bütün gözler bende durdu."Lavobaya kadar gideceğim."

Hızlı adımlarla merdivenlerden çıkarken nefessizdim. Kapıyı açarak içeri girdim ve kapıyı kapattım. Suyu açtım ve avuçlarıma buz gibi suyu doldurup yüzüme çarptım.

İyi gelmişti. Ellerimi kuruladım ve yüzümü de kuruladığımda peçeteyi çöpe attım. Kapıyı açıp çıkacaktım ki, birden onla karşılaştım.

Ulaş. Ulaş Soysal. Okulun popüler çocuğu, beni tehdit eden. Ödevini yardım ettiren.

Duvara yaşlanmış kollarını göğsünde bağlamış bekliyordu.

"İyi misin biraz daha?"diye sordu, duvardan ayrılarak. Başımı salladım ve karısına geçtim. "İyiyim de, sen pek iyi gözükmüyorsun."

Başını hayır anlamında salladı."Sen yanlış görmüşsündür. İyiyim ben."

Başımı yere eğdim ve Ulaş'ın söyledikleri cümlelerden dolayı başımı anında kaldırdım. "Seviyorsun onu?"dedi soru sorar gibi.

Kaşlarımı kaldırdım."Bu neyi değiştirir ki?"

Gülümsedi."Pek çok şeyi."

Kafam karışmış bir şekilde ona baktım. Bundan sonrası sadece bana suskun oldu. Tuvaletten ayrıldığımız da ve geri geldiğimiz de yine konuşmadı. Yollarımızı ayrıldığında ve ben eve döndüğümde annem içeride meyve soyuyormuş. Annemle konuşmak şuan istemediğim için sadece selamlaşıp bitkin bedenimi yatağa bıraktım.

Bundan sonrası sadece düşünmekti.

🦋

Zil çaldığında Arda'yla merdivenlerden kantine gidiyorduk. "Hoca çok kazık sordu."dedi Arda, başımla onayladım. Kesinlikle öyleydi. Hoca haberimiz yokken birden sınav yapmıştı ve göt gibi kalmıştık.

Baya da kazık sormuştu. Bilin bakalım sınav hangi dersti?

Matematik.

En nefret ettiğim dersti kendisi. Ne anlaşabilirim ne de anlayabilirim. Arda'yla elimizde iki kahveyle birlikte bizimkilerin olduğu masaya doğru ilerledik. Masada herkes vardı tabiki de.

"Nerde kaldınız ya?"diye sordu Yalın, çayından bir yudum alarak.

Arda başını iki yana salladı, sorma der gibi."Sorma abi ya. Hoca sınavı bir kazık sormuş anlatamam. Yani sanki o an, bir sela sesi geldi ve eve gittiğimde bunun annemin yaptığını bile düşünmüştüm."

Bende dahil herkes kahkaha attığında, Melih gülerek konuştu."Sela sesi nerden geliyormuş?"

Arda gözdevirdi."Tabi bu olay sınav bittikten sonra olduğu için, arka sıradan birisi telefondan sela sesi açmış."

Herkes birkez daha güldü. Arda'nın da dediği gibiydi gerçekten. Çocuk bildiğiniz sela sesi açmıştı.

Gülümsemem yarı yolda kaldığında dondum öylece. Ulaş'ın yanında bir kız vardı. Ķızıl, beyaz tenli ve renkli gözlü bir kız.

Ve Ulaş ona gülümseyerek, kızın anlattıklarını dinliyordu.

<Bölümün Sonu>

Neden ilham yok? Neyse artık idare edeceğiz. Bu bölümü de yazdığıma göre ben kaçar.

Diğer kurgular beni bekler.



GİDERDİ HOŞUMA| TEXTİNG ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin