16.

470 27 18
                                    

Beni sevmediğini söylediğinde kendimden igrenmistim. Ben nasıl böyle bir adamı sevebilirdim ki? O gerçekten kötü biriydi. Sevgimiz karşılıksız diye böyle cümleler kurmamalıydı. Bir kalbi kırmak vicdanı harekete geçirmek gibiydi. Melih nasıl uyabiliyordu? Hiç mi vicdanı yoktu?

Gerçekten sevgilisinden, annesine baktığında kendisinden utansın. Bir kadına orospu damgası yaptığını anladığında ve bu arkadaş grubundan birisi olduğunu öğrendiğinde yaşamak bile istemeyecekti. Ben artık onu sevemezdim bile. O artık bana günahtı ve ben günah olduğunu bile bile sevemezdim.

"Ona mesaj yazdım."dediğim an gözlerini kapattı. "Yazdım ama keşke yazmasaydım."

Gözlerini açtı ve kaşlarını çattı. Kafası ağaca yaslıydı ve elleri dizlerine yaslıydı."Bu ne demek oluyor?"

Gözlerim sadece uzağa kitlendi."Bu demek oluyor ki, Defne'ye deliler gibi aşık. Hayır, bana kötü sözler dediği için Defne'ye kötü davranmıyor aksine iyi davranıyor. Sen onun abisisin eminim onun iyiliğini düşünüyorsundur. Kardeşin çok mutlu biliyorum."Derin bir nefes aldığımda ellerim saçlarımdaydı. Saçlarımı güzelce ayırdım ve sevdim. Saçlarımla oynamayı severdim.

Ulaş bana bakarken kaşlarını çatmaya devam etti. "Nerden biliyorsun?"diye sorduğunda, cevaptan sanki kaçmak istiyordu.

Gülümsedim."Ben ona bakarken o Defne'ye bakıyor ve o benim varlığımdan bile haberi yokken, onun gözlerinde gözbebekleri yoktu, Defne vardı."

Ulaş sadece baktı. Ne gözlerini benden çekti ne de gözleri tepki verdi. Gözler insana bir çok şey söylerdi ve fakat konuşamazdı. Konuşmak sadece sevdiği ya da hobisi olduğu birşeyi anlatırken güzeldi. Öyle çok konuşurdun ki kalbinin üzerine çiçekler eken sen, bir gün eken eller çiçek oluvermiş.

Rüzgar hafifçe esmeye devam ettiğinde biz yine aynı yerde durmaya devam ettik. Ulaş'ın dizinde defter vardı ve elinde de kalem vardı. Sayfa hale beyazdı, tek bi resim bile yoktu.

Ulaş ormana baktı ve elindeki kalemle çizmeye devam etti."Hayvanlar çizelim, böyle geyik olsun, ceylan olsun. Ağaçlar yemyeşil olsun, sarmaşıklar da olsun ama. Sonra kulübe çizelim, içi sımsıcak olsun, pencerede olsun mutlaka. Pencere olmayan ne ev olur ne de insan." Ulaş sabırla dediklerimi dudakları kıvrılmış şekilde çizdi. Kalemi öyle güzel tutuyordu ki, yazar onu yazıyor olsaydı kıskanırdı.

Tabi bu resim öyle kolay çizilemezdi. Zaman gerekti bir kere. Daha en ince ayrıntısına kadar çizilecekti ve sonra da devam edecektik.

Ulaş kalemleri toplandığında gidiyor olduğumuzu anladım. Ayağa kalktım ve popomdaki toprakları silkeledim. Ulaş defterlerini ve kalemlerini aldıktan sonra ormandan çıkışa doğru ilerlemeye devam ettik. Görüş alanımıza siyah motor girdiğinde adımlarımız seriydi.

Ulaş kaskı taktığında bana da siyah kaskı uzattı. Aldım ve taktığımda Ulaş motora binip çalıştırdı. Bana baktı ve başıyla arkasını işaret etti, bin diye. Bindiğimde elim direk beline tutunduğunda kısık sesle güldü.

"Ne diye gülüyorsun? Çok mu hoşuna gidiyor bu durumda olmam?"diye sordum, kaşlarımı çatarak.

Eminim o lanet gamzeleri belirmişti. "Hiç, sadece beline tutunmam falan beklemiştim."dediğinde belini cimcikledim. Bağırdı.

Ulaş birşey demeden sürdüğünde işime yaradı. Bir ara hızlandığında elimle omzuma sertçe vurduğunda ve çığlık attığımda yavaş ayarına dönmüştü. Öyle kısa sürede eve gelmiştik ki şaşırmıştım.

GİDERDİ HOŞUMA| TEXTİNG ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin